Risale-i Nurları, geçmiş dönemdeki eserlerden ayıran farklar nelerdir?
Değerli Kardeşimiz;
Risale-i Nurların dışındaki İslami kaynaklarda, imana ve Kur'an'ın inceliklerine dair meseleler dağınık ve zamanlarının ihtiyacına göre şekillenmiş ve ona göre tarif edilmiştir. İmani mevzular ayrı ayrı ve teknik tariflerle ehil olanlara izah edilmiştir.
Her bir alim bir meseleyi eserinde güzelce tarif etmiş, ama bu tarifler, temsil ve teşbih ile avamın idrakine hitap etmediği için, istifade umumi değil, hususi kalmıştır. Mesela, kader konusunu Sad-ı Taftazani elli sayfalık izah ile havassa tam anlatmış, ama avam insanlar bu hususta istifadesiz kalmıştır. Aynı şekilde İmam Gazali çok güzel telifatlar ile felsefeye derin darbeler vurmuş, ama bu telifatlardan sadece ehil olan ulema istifade edebiliyordu.
Bu yüzden bu zamanda bütün İslami kaynaklara tam vukufiyet ve tam mesai mümkün olmadığı için, insanlar sorunları çözmekte zorlanıyor ve tam itminan sağlanamıyor. Biraz bu zamanın şartlarının müsaadesizliği, biraz o eserlerin kendi döneminin şartlarına göre yazılması, biraz da havassa hitap etmesi gibi sebeplerden dolayı, o eski kıymetli kaynaklar zamanın ihtiyaçlarına tam cevap veremiyor.
Risale-i Nur'un diğer eser ve kaynaklardan farkı, o kaynaklarda dağınık ve hususi olan imani ve Kur'anî meseleleri, temsil ve teşbihlerle toplatıp, herkesin anlayacağı seviyeye indirmesidir. Diğer yandan, günümüz meselelerine de ışık tutması Risale-i Nur'u daha tesirli ve parlak yapmıştır.
Risale-i Nurlar temsil ve teşbih dürbünü ile en derin ve en dağınık meseleleri, en avam insanın idrak edebileceği bir kıvama ve seviyeye getirmiştir. Sair kaynaklar hususi insanlara hitap ederken, Risale-i Nurlar umuma hitap ediyor.
Mesela İbn-i Arabi gibi zatlar, "bizim eserlerimizi anlamak için bizim makamımıza çıkmak lazımdır" diyor. Ama Risale-i Nurlar her makam ve mevkideki insana, yalnız "kulağını ve gözünü aç" diyor, başka bir şart istemiyor.
Evet, temsil ve teşbihin anlatımdaki en büyük misyon ve gayesi, soyut olan manayı somut hale getirmek, derin olan manayı yüzeye çıkarmak, dağınık hakikatleri bir noktada toplamak, uzaktaki bir manayı yakınlaştırmak içindir.
Zira insanların büyük bir kısmının zihin ve idrak dünyası, gayet somut, yüzeysel ve dağınık manaları toplamaktan uzaktır. Bu sebeple hatibin derin, soyut, uzak ve dağınık hakikatleri temsil ve teşbih yardımı ile yüzeysel, somut, toplanmış ve yakınlaştırılmış bir şekle getirmesi bir ihtiyaçtır.
İşte Kur’an’ın ve onu taklid eden Risale-i Nurların çokça temsil ve hikaye metoduna baş vurması, bu sebepledir. Zira Kur’an’ın muhatap kitlesinin ekserisi avam ve basit anlayışlı insanlardan oluşuyor. Hal böyle olunca, Kur’an avam kitlesini eğitmek ve öğretmek için, onların duygu ve fikir alemine temsil ve hikayeler ile tenezzül ediyor, onların fikir ve hissiyatlarını okşayan ve tahrik eden misaller getiriyor.
Nasıl maddi alemde, uzaktaki bir cismi çıplak gözle göremediğimiz zaman, yakınlaştırmak için dürbün kullanırız, soyut mana ve olguları bulabilmek için, üstüne somut simge ve semboller koyarız, derin ve ince şeyleri görebilmek için mikroskoba müracaat ederiz, dağınık ışıkları toplamak için mercek kullanırız vs.
Aynı şekilde, manalar ve maneviyat alemindeki ince, derin, uzak, dağınık ve soyut manaları anlamak ve görebilmek için, maddi alemdeki mercek, mikroskop, dürbün, sembol gibi şeylere benzeyen bu temsil, hikaye, hayali seyahat gibi anlatım metotlarını kullanmak gerekiyor. İşte Kur’an ve onun mühim talebesi olan Bediüzzaman Hazretlerinin eserlerinde, temsil ve hikayeleri bolca ve kesretle kullanmaları, bu ince sırdan ileri geliyor. Bu teşbih ve temsil yolu ile hakikatlere uzaktan uzağa baktırıyor.
Mesela, Allah’ın bir ve tek olduğu halde, sayısız mahlukatı aynı anda muazzam bir tedbir ve tasarruf ile, karıştırmadan ve yanılmadan yönetmesinin mahiyetini akıl hiçbir zaman kuşatarak ve ihata ile idrak edemez. Ama temsil ve misaller ile bu müşkül mesele akla kabul ettirilebilir ya da aklın hayret sancısı ve idrak hazımsızlığı giderilebilir. Benzetme yerinde ve dozajında kullanıldığı zaman, mübalağa değil, aynı hakikat oluyor. Bu, edebiyat aleminde cari ve yerleşik bir usuldür. Risale-i Nurların diğer kaynaklardan en büyük farkı, bu temsil ve teşbih metodunun çokça kullanılmasıdır. Risale-i Nurların beliğ olması, temsil metodunu kullanmasındandır.
Tembih: Risale-i Nur'un dışındaki diğer İslami eserler ve kaynaklar da Kur'an’ın malıdır, bizim iftihar tablomuzdur. Onları eleştirmek ve kıymetsiz görmek çok yanlış olur. Kendi meslek ve meşrebimizi yüceltmek, başkalarını yermekten ve kıymetsiz görmekten geçmez. Risale-i Nurlar ortada yokken, İslam’ın sancağını onlar taşımış, dünyaya İslam’ın parlaklığını onlar ilan etmişlerdir. Günümüzde de yine bu eserlerden belli kesimler istifade etmekte ve okunmaktadır. Bizim değerlendirmemiz genel bir değerlendirmedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü