"Ruh, bir kanun-u zîvücud-u haricîdir, bir namus-u zîşuurdur. Sabit ve daim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi âlem-i emirden, sıfat-ı iradeden gelmiş, kudret ona vücud-u hissî giydirmiştir,.." izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Ruh, bir kanun-u zîvücud-u haricîdir, bir namus-u zîşuurdur. Sabit ve daim fıtrî kanunlar gibi, ruh dahi âlem-i emirden, sıfat-ı iradeden gelmiş, kudret ona vücud-u hissî giydirmiştir, bir seyyâle-i lâtifeyi o cevhere sadef etmiştir. Mevcut ruh, mâkul kanunun kardeşidir. İkisi hem daimî, hem âlem-i emirden gelmişlerdir. Şayet nevilerdeki kanunlara kudret-i ezeliye bir vücud-u haricî giydirseydi, ruh olurdu. Eğer ruh, şuuru başından indirse, yine lâyemut bir kanun olurdu..."

Üstad Hazretlerinin yukarıdaki ifadelerini esas alarak, ruhla alâkalı mefhumları tek tek izah edelim. O zaman ruhun ne olduğu bir derece anlaşılmış olur.

Âlem-i Emir: Cenab-ı Hakk'ın irade sıfatının tecelli ettiği ve hâkim olduğu âlemdir. Bu âlem bir cihetle Allah’ın irade sıfatının bir arşı hükmündedir. Bu âlemde bütün kâinatta olup bitecek işlerin ve fiillerin emir ve talimatı yazılıdır. Şu görünen şehadet âleminin arkasında emir âlemi vardır, diyebiliriz.

Üzerine bastığımız şu toprak tabakasına bakalım. Onda göremediğimiz bir de yerçekimi kanunu var. İşte o kanun emir âleminden, toprak ise halk âlemindendir. Güneş halk âleminden, cazibesi ise emir âlemindendir. Beden halk âleminden, ruh ise emir âlemindendir.

Bu âlemi bilgisayardaki yazılımla da misallendirebiliriz. Mesela, programcı yapacağı programın önce komutlar ve emirler bölümünü tamamlar, sonra işler ve görüntü o komutlara göre hareket eder ve şekiller orada belirtilen komutlar üzerine bina olur. Yani programın yazılım kısmı âlem-i emir olurken, görünen renkli yüzü ise halk ve maddî yüzü oluyor.

Bu kâinat da bir programın görünen yüzüdür, iradeden gelen âlem-i emir de görünmeyen hakiki yüzüdür. Kâinattaki bütün kanunlar emrini irade sıfatının hükümran olduğu bu âlemden alıyor.

Haricî Vücud: Âlem-i emirden gelen emirlerin, Allah'ın kudretiyle icra edilip, cismanî ve haricî bir vücudun giydirilmesidir. Burada iradenin verdiği emri, kudret icra ediyor. İşte bu tatbikat ve icra işine haricî vücud denir. Daha ziyade kudret sıfatına bakar ve onun arşı hükmündedir.

Kanun: Âlem-i emrin her bir tecellisinin ve cilvesinin tek tek adına kanun denir.

Ruh: İrade sıfatının hâkim olduğu, emir âleminden gelen bir kanundur. Bu emir ve kanuna da kudret sıfatı haricî bir vücut ve ceset giydirerek, onu müşahhas bir hale getirmiş, başına da şuur takarak hem haricî vücudu olan hem de başında şuuru olan bir kanun yapmıştır. Faraza emir âleminden olan yerçekimi kanununa, Allah, kudreti ile bir ceset giydirse, inayeti ile de bir şuur verse idi, o da bir insan olurdu. Ya da insanın vücudunu ve şuurunu alsa o da bir kanun olurdu. Onun için Üstad Hazretleri ruh ile kanunları kardeş olarak vasıflandırmıştır.

Bunlar anlaşıldıktan sonra, "Ruh nedir?" suali daha bir bedahet kazanıyor.

Üstad'ın ruhu tarif ederken sıraladığı zîhayat, zîşuur gibi tabirler, ruhun birer vasıflarıdır. Yoksa ruhtan farklı ve başka şeyler değildirler. Aynı şekilde kalb, sır, latife, vicdan gibi hissiyatlar da ruhun vasıflarıdır. Dolayısı ile ruh bedenden ayrıldığı zaman kalb, vicdan, sır ve latife gibi, insanı insan yapan vasıflarını kaybetmez, zira onlar ruh cevherinin içinde ya da ona bağlı veya onunla kaim şeylerdir...

“Bir seyyâle-i lâtifeyi o cevhere sadef etmiştir.” Burada ise, insan öldüğünde yani ruh bedenden ayrıldığında, ruhun bütünüyle çıplak kalmaması için, Allah onun letafetine münasip nuranî ve şeffaf bir kılıf giydirileceğine işaret ediyor. Bu kılıf, insanın şahsî hüviyetini ifade eden bir surette olacaktır. Bakıldığında, herkes onu tanıyacaktır. Yoksa, kimse bilemez ve tanıyamaz.

Üstad Hazretleri ruhumuzun, kendine mahsus elbisesini giyerek bedenimizden çıkacağını şöyle ifade etmektedir:

"Belki, cesed ruhun hânesi ve yuvasıdır, libası değil. Belki ruhun libası, bir derece sabit ve letâfetçe ruha münâsip bir gılâf-ı latîfi ve bir beden-i misâlîsi vardır. Öyle ise mevt hengâmında bütün bütün çıplak olmaz, yuvasından çıkar, beden-i misâlîsini giyer." (29. Söz)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

gdogan
Sevgili abiler çok açıklayıcı bir cevap olmuş teşekkür ederim. Allah sizden razı olsun ebeden ve daimen...AMİN
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
sami
İnsanın Ruhu tek bir kanun mudur yoksa kanunlar bütünü müdür? Mesala bilgisayarı idare eden işletim sistemi kanunlar bütünüdür, insanı idare eden Ruh da böyle binlerce kanunundan mı oluşmuştur yoksa tek bir kanun mudur. Üstad; "Ruh ise, tahrip ve inhilâle mâruz değil. Çünkü, basîttir, vahdeti var" diyor. tek bir kanunsa bütün bedeni idare ciheti nasıl olabilir. Bir nokta daha var Latifeler ruhdan ayrımıdır yoksa ruhun organları gibimidir?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
kandil
ruh basit yani tek bir şey isede onda bütün kanunlar vardır.Mesela elektriğe çamaşır makinasını takarsan hareket,buzdolabını takarsan soğuk,elektrik ocağğını takarsan ısı oluşur.daha doğrusu elektirkiteki hareket,ısı ve ışık hakikatları onlarda görünür.Elektirk tek bir şeydir ama onda bütün bunlar mevcuttur.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
kazakx
Degerli abiler, Ne kadar buyuk bir hizmet ettiginizin farkindamisiniz? Allah sizden razi olsun. Yillardir anlamadigimiz konulara ilac oldunuz. Selamlar,
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
muhakkik

Allah razı olsun. tam mukni , şümullü bir cevap oldu.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ilyas26125
Seyyale-i latîfe ile ne kastediyor? Kalp olabilir mş
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Ruhun cesetten hariç olarak latif, seyyal ve nurani bir kılıfı vardır insan öldüğünde ruh bütün bütün çıplak kalmaz bu nurani kılıfla kalır. Seyyale-i latîfeden biz bu nurani ve ruha uygun kılıfı anlıyoruz.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Adem68474

Ruhun Vücudu Haricisi;ruhun hariçte bir varlığının mı olmasıdır yoksa ceset midir yoksa başka bir şey midir şzah edermisiniz 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
isahalim

İÇİNDEN ÇIKAMADIĞIM, 2 tane ve içiçe sorum olacaktı müsaadenizle:

1 -Ruh ve kanun ikisi de emir aleminden gelmiş. Peki emir aleminden gelmeyen bir şey var mı ki? Her şey zaten emir aleminden değil mi? Değil diyorsanız, emir aleminden gelmeyene bir örnek verir misiniz?

2 -"Şayet nevilerdeki kanunlara kudret-i ezeliye bir vücud-u haricî giydirseydi, ruh olurdu."

Ruha giydirdiği harici vücut, o ruha özel kılıf mı? Eğer cevabınız "evet" ise, kafamı karıştıran nokta da burada işte: RUHUN KILIFI OLMASA, RUH O ZAMAN KANUN MU OLURDU? RUHUN ŞUURLU OLMASI, O KILIFA MI BAĞLI Kİ BÖYLE DENİYOR?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Vücud-u harici tabirini biz ceset olarak anlıyoruz. 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Ruhun belirgin ve belli olması ceset ya da kılıf ile oluyor. Yoksa ruh kılıf ya da cesetle şuurlu hale geliyor değildir. İnsan ruhu bir bakıma kanuna benziyor ama tam manası ile kanun değildir. Çünkü insan ruhuna şuur ve idrak vasfıda verilmiştir. Yani şuur ruhun asli bir vasfıdır ceset ya da kılıfla gelen bir özellik değildir.
Her şey emir aleminden geliyor lakin bu herşeyin kimisinin sebebi latif kimisinin ki kesif oluyor. Ruh bu bakımdan varlıklar içinde direkt olma ve sebepsizliğe en yakın olma konsusunda en imtiyazlı olan oluyor. 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...