"Sadık ilhamlar, gerçi bir cihette vahye benzerler ve bir nevi mükâleme-i Rabbaniyedir." Kalbe gelen ilhamlar nasıldır?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Allah’ın “kelam” sıfatının tecellisi, peygamberlere vahy etmekten, bal arısına ilham etmeye (Nahl, 16/68) kadar geniştir.

Nitekim De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave etsek (denizlere deniz katsak); Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi.” (Kehf Suresi, 18/109) âyeti yüce Allah’ın kelam sıfatının kudret, ilim ve irade sıfatları gibi nihâyetsiz olduğunu bize haber vermektedir.

Bu nedenle Allah’ın Kelam sıfatı sadece Kur’ân’dan ibaret değildir. Peygambere gelen “Kudsi Hadisler”den tutun, evliya ilhamı, melek ilhamı ve hayvanat ilhamına kadar geniş ve sonsuzdur.

Kalb ve İlham:

İnsan kalbinin mazhariyetlerinden biri olan ilham; “lehm”den if’al olup, “bir şeyi bir lahzada veya birden yutturmak” mânasındadır.

Istılah olarak ise, “kalbe bazı manaların veya hakikatlerin ilka edilmesi”, “Allah’ın kulun kalbine feyiz yoluyla ilka ettiği mâna” demektir.

Kur’an-ı Kerim’de “ilham” kelimesi sadece Şems Suresi’nin sekizinci ayetinde geçer. Bu ayette, Cenab-ı Hakk’ın nefse fücurunu ve takvasını ilham ettiği bildirilmektedir.

İlham umumi, vahiy ise hususidir. Böyle olunca "Her vahiy ilhamdır, ama her ilham vahiy değildir." Bu da ilhamın çok çeşitlerinin ve mertebelerinin olduğunu gösteriyor. İlham Allah’ın, mahlûkatı ile ilham yolu ile bir şekilde konuşmasıdır. Arı, melek, cin, insan hatta yıldız gibi cansız varlıklar ile bile konuşur. Bu konuşma vahiy gibi en üst perdeden bir konuşma olmadığı için, hususidir. Bir padişahın padişahlık sıfatı ile konuşması ayrıdır, bir vatandaşın hususî bir meramını dinlemesi, onun arzusunu yerine getirmesi ayrıdır.

Şurası da iyi bilinmesi gerekir ki, insanlara gelen sünuhat, ilhamat gibi şeyler asla vahyin derecesine çıkamaz, delil olarak da ümmeti bağlamaz. Bunlar şayet vahyin ölçü ve manasına uygun ise, o zaman güzeldir, ama vahye zıt ise, kabul etmek dalalet olur, dinen caiz olmaz. Bu kişi, bu çok büyük evliya da olsa, çok büyük bir mürşid de olsa fark etmez. Bunlardan gelen sünuhat ve ilhamlar şeriat mihengine vurulur. Uygunsa baş göz üstüne, uygun değilse, sahibine iade edilir. Ölçümüz bu olmalıdır.

İlham bütün mahlûkatı kuşatan umumî bir mefhum olduğu için, vahyin meşruluğu ve hakkaniyeti hususunda çok mühim bir esastır. İnsanlık ilham ile vahyin hakkaniyetini ve makul oluşunu kabullenir. Şayet ilham olmasa ve sadece vahiy olsa idi, vahyi makul görmekte zorlanabilirdi. Bu yüzden ilham, vahyin hizmetini görüp, onu meşru ve makul yapan temel bir esastır. Ayrıca umumî ve işlek bir caddedir, şümullü ifadesi buna işaret ediyor.

Hz. Musa’nın annesine gelen ilham, bize ufuk açıcı mesajlar verir. Şöyle ki:

Firavun’un adamları tarafından oğlu küçük Musa’nın öldürülmesinden endişe eden dertli annenin kalbine, Cenab-ı Hak şu manaları ilham eder:

“Çocuğunu emzir. Onun başına bir şey gelmesinden korktuğunda, onu (sandık içinde) denize bırak. Korkma ve üzülme! Biz onu sana tekrar kavuşturacağız ve onu peygamberlerden yapacağız.” (Kasas, 28/7)

Bu hâdisede ilhamın şu üç hususiyeti karşımıza çıkar:

1. Yönlendirme.
2. Teselli.
3. Müjde.

"Çocuğunu emzir... Onu denize bırak" ifadeleri bir yönlendirmedir. “Korkma ve üzülme” bir tesellidir. “Biz onu sana tekrar kavuşturacağız ve onu peygamberlerden yapacağız” kısmı ise, istikbale matuf iki müjdedir.

Bu hâdise, vahyin umumî, ilhamın hususî olduğunu göstermektedir. Yani, Hz. Musa’nın annesine gelen ilham, teselliye muhtaç hassas bir kalbe gelen hususî bir ilhamdır.

Yine bu hâdiseden hareketle, ilhamın gelme zamanı hakkında bir kanaat edinebiliriz. Bu tür ilhamlar durup dururken değil, kudsî bir teselliye muhtaç olunduğunda gelmektedir.

Şüphesiz ilhama mazhar tek insan Hz. Musa’nın annesi değildir. Gerek veli, gerek şair, gerekse san’atkar insanlar ilhama mazhar kimselerdir. Ayrıca, ilim adamları da zaman zaman ilhamdan nasiplerini alırlar. Diğer insanlar da, nadiren de olsa ilhama mazhar olurlar.

Peygamberlerine vahiyle konuşan, bütün varlıklara, o varlıkların mahiyetlerine uygun bir şekilde program yerleştiren Cenab-ı Hak, yeryüzündeki en müstesna misafirleri olan insanlarla da elbette konuşacaktır. Bu noktada ilhamı, bir nevi İlahî tekellüm olarak görebiliriz. Fakat bu tekellüm;

“Allah’ın hiçbir insanla bir vahiy, veya perde arkasından konuşması, veyahut bir elçi gönderip de izni ile ona dilediğini bildirmesi dışında konuşması yoktur.” (Şura, 26/51)

Âyetinde geçtiği gibi, “perde arkasından”dır.

“Allah’tan korkun. O size öğretir” ayeti, günahlardan kaçınmanın İlahî talime vesile olmasına işaret eder. (Bakara, 2/282) Allah müttaki kulunun kalbine bir nur verir. Nitekim “Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız, o size bir ‘furkan’ verir...” (Enfal Suresi, 8/29) ayeti de bu mânayı te’yid eder. Ayette geçen Furkan, hak ile batılı birbirinden tefrik etmektir.

Hamdi Yazır’ın dediği gibi; “Fen yolunda bile en büyük keşifler, insan kalbine şimşek gibi çarpan bir hak telkininin eseridir.”

“Ömrünüzün günleri içinde Rabbinizden nefahat (rahmet esintileri) vardır. Bunlara mukabil olunuz.”(Acluni, I, 231- 232)

Hadisi, İlahi ilhamın mevcudiyetinden haber verir. Fakat buna mazhariyet için, alıcı durumda olan kalbin uygun bir halde olması gerekir. Yapılan bir yayını alabilmesi için, alıcı cihazın hem açık olması, hem de ilgili frekansta bulunması lazımdır.

Şüphesiz insan kalbi her zaman aynı hassasiyette olmadığı gibi, ilham esintileri de daimi değildir. Hz. Yakub’un durumu bunu açıkça göstermektedir. Yakınında bulunan Ken’an kuyusundaki Yusuf’un durumunu bilmezken, yıllar sonra Mısır gibi uzak bir yerden O’nun kokusunu duymuştur.

Hz.Yakub'a bunun sebebi sorulduğunda şöyle der:

“Bizim halimiz, çakan şimşek gibidir. Bazan açık olur, bazan kapalı. Bazan göklerin üstüne çıkar otururuz, bazan da ayağımızın üstünü göremeyiz.”

İlhama Nasıl Ulaşılır:

İmam Gazali, ilhama ulaşılması için şu üç hususiyetin olması gerektiğini söyler:

1. Sadık bir irade.
2. Tam bir susuzluk.
3. Allah’ın rahmet tecellilerini sürekli seyretmek.

İlim Olarak İlhamın Kıymeti:

İnsan kalbinin bir mazhariyeti olan ilham, ekseriyetle başkasını bağlamaz. Fakat bu; “İlham yoluyla bir şey elde edilmez” demek değildir. Nitekim Taftazanî, Nesefi’ye ait Akaid metninde geçen “İlham, ehl-i hak nezdinde bir şeyin sıhhatini bilme yollarından değildir” cümlesini şöyle açıklar: “Müellif bununla “ilham, bütün insanların kendisiyle ilim elde ettiği ve başkasını bağlayıcı bir sebep değildir” mânasını murad etmiştir. Yoksa şüphesiz ilham yoluyla ilim elde edilmektedir.”

Diğer bir ifadeyle, “Kelamcılar ilhamın vukuunu değil, bu yolla elde edilecek bilginin başkası için delil olacağını kabul etmezler.”

Mesela birisi, “Kalbime ilham edildi ki, şu tarihte şöyle olacak” dese, onun bu ilhamı başkasını bağlayıcı bir hüküm taşımaz. İlhamının hükmü zamana bırakılır. Zaman onu ya tasdik eder veya yanlış gördüğünü ortaya koyar.

İlhamın hükmüyle alâkalı olarak, bazı noktalara temas etmekte fayda görüyoruz:

1. "İlham, başkaları için dinî bir delil sayılmasa da sahibi ondan istifade edebilir.” Nitekim Hz. Musa’nın annesi kalbine gelen ilhama göre hareket etmiş, küçük Musa’yı sandık içinde Nil’in sularına bırakmıştır.

2. İnsanın kalbi, Rabbanî ilhamlara açık olduğu gibi, şeytanî vesveselere de açıktır. Bunu ayıramayan kişiler, sapar ve saptırırlar.

3. Kalbe gelen ilhamın mihengi, Kur’an ve Sünnet'tir. Kitap ve Sünnet'e muhalif olarak gelen bir ilham, kesinlikle şeytanîdir. Mesela kişi, “Sen artık nebi derecesine ulaştın” şeklinde gaybî bir ses duysa, “Veli asla nebiler derecesine ulaşamaz” esasını hatırlamalıdır.

4. Vahiyle gelen malumat kat’î olmakla beraber, ilhamda bu kat'iyet yoktur. İlham zannîdir, gölgelidir, renkleri karışıktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

necati
ALLAH RAZI OLSUN KALBE GELEN İLHAM İLE İLGİLİ SORUMA MÜKEMMİL BİR CEVAP YAZMIŞSINIZ ÇALIŞMALARINIZIN VE BAŞARINIZIN DEVAMINI DİLERİM SELAMALEYKUM
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Adem68474

İlham vasıtasız ise Melek vasıtasiyla ilhamın gelmesini nasıl anlamalıyız 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Vasıtalıdan maksat ilhamın olduğu gibi müdahale etmeden getirilmesidir. Melekler ilhamı getirirken Allah'tan aldığı şekli ile ulaştırıyor demektir. 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...