"Sahabeler umumen adildirler, doğru söylerler." cümlesinde doğru söylemeleri anlaşılıyor, adil olmalarını açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"İşte, ehl-i izzet ve tefahur olan kavm-i Arab'ın tabiatlarındaki meylü'r-râic saikasıyla müsabaka ederek, o kâsid kizbi terk edip ve râic sıdk ile tecemmül ederek, adaletlerini âleme kabul ettirmişlerdir. İşte sahabelerin aklen olan adaletleri bu sırdan neşet eder."(1)
Arapların tabiatında doğruluk ve adalet bir cevher olarak vardı, ama küfür ve inkâr bu cevheri bastırıp örtüyordu. Hazret-i Muhammed (asm) getirdiği İslam nuru ile bu yalancı ve suni örtüyü kaldırdı. Onların tabiatında kuvve olarak bulunan sıdk ve adaleti fiiliyata çevirerek, onları insanlık tarihinin en mümtaz seviyesine çıkardı.
Sahabenin hepsi adildirler denilmiştir; Hz. Peygamber (asm) adına asla yalan söylemezler. "Sahabenin adaleti" ifadesini, onlara masumiyet izafe etmek şeklinde anlamak büyük bir hatadır. Bu ifade onların masumiyetini değil, dinin gelecek nesillere kavlî ve fiilî olarak hakiki manada nakletmedeki güvenilirliklerini anlatmaktadır. Elbette sahabe günah ve hatadan masun değildir. Ehl-i sünnet arasında onlara böyle bir vasıf izafe eden de olmamıştır.
"Sahabenin adaleti"nden ne anlaşılması gerektiği konusunda Allame Abdülhayy el-Leknevî şöyle der:
"Adalet" tabiri bazen, rivayette taammüden yalan söylemekten kaçınmak ve uzak olmak mânâsında kullanılır. Muhaddisler'in, 'Sahâbe'nin tamamı udûldür.' şeklindeki sözle kastettikleri mâna da budur."
"Es-Sehâvî, Fethu'l-Muğîs'te şöyle der: "İbnu'l-Enbârî şöyle demiştir: "Sahâbe'nin adaletinden murad, onlar hakkında ismet sıfatının sabit ve onların günah işlemesinin müstehil olduğunu söylemek değildir. Bundan murad, onların rivayetlerini, adalet sebeplerini araştırma tekellüfüne girmeksizin ve tezkiyelerini istemeksizin kabul etmektir. Ancak adaleti yaralayıcı bir fiili işlemiş olmaları durumu söz konusu olursa, o başka. Böyle bir durum da sabit olmamıştır."(2)
Gerek hadis rivayetinde ve gerekse itikad ve amel olarak İslam dininin müteakip nesillere öğretilmesinde ilk kaynak olmaları bakımından sahabenin ehemmiyeti pek büyüktür. Bu sebepledir ki, İslâm tarihinde her bir sahabe üzerinde hassasiyetle durulmuş, her birinin tercümesi veya hayat hikâyesi yazılarak ciltler dolusu sahabe tarihleri meydana getirilmiştir.
Adaletin bir ravide hakiki manada sübut bulması, adaleti teşkil eden sıfatların onda görülmesine ve bunun şahitliği makbul kimselerce teyit edilmesine bağlıdır. Adaletin ne olduğu ile alakalı bu malumattan sonra, adaleti tamamlayan şartları kısaca sayalım:
1. Akıllı olmak,
2. Bülûğ çağına ermiş olmak,
3. Müslüman olmak,
4. Sağlam, Ehl-i sünnet inancına sahip olmak,
5. Dindar ve takva sahibi olmak,
6. Özü-sözü doğru olmak,
7. Mürüvvet, güzel ahlak sahibi olmak
8. Ravinin meşhur yani herkesçe tanınmış olması,
9. Ravinin rivayet yaptığı kimseyle karşılaşmış, görüşmüş olması.
Sahâbenin ıstılah mânası: Hz. Peygamber (asm) devrini idrak etmiş, mü’min olarak Hz. Peygamber (asm)'i görmüş, O'nun sohbetinde bulunmuş ve yine mü’min olarak vefat etmiş olan kimselere sahabe denir.
"Sahabenin hepsi adalet vasfı ile muttasıftır." Ehl-i sünnetin, ashabın fazileti ve adaleti hakkında dayandıkları icmâ' delili: Nevevî, İbnu's-Salâh ve İbn-i Abdi'l-Berr'in nakline göre, bid'at sahibi bazı kimselerden başka bütün İslâm alimleri, ashabın udûl olduklarında ittifak halindedirler. Her sahabeye Müslümanlar arasında, Hz. Peygamber (asm)'i görmüş olmaktan ileri gelen müstesna bir makam ve şeref tanınmıştır.
Ehl-i sünnet ve'l-cemaate mensup olan bütün müminler, sahabenin hâiz olduğu bu yüce makamda müttefiktirler. Kıyamete kadar gelecek bütün mü’min nesillerden hiçbiri, hiçbir fert ashaba mensup hiçbir kimseye karşı fazilet noktasında üstünlük iddia etmez. Onların efdaliyeti bizzat Kur'ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber (asm) tarafından ifâde edilmiştir.
Ashabı bir bütün olarak sevmek, hepsine ayırım yapmadan güvenmek Kur'ân-ı Kerîm’in ve Rasûlullah (asm)'ın emirleri gereğidir. Buna bir bakıma sahabenin adaleti denir. Dinen ashab-ı kirama güvenmeyenlere güvenilmez. Ashab-ı kiramı önemsemeyip küçümseyen, onları hor ve hakir görenlerin hiçbir haberlerine güvenilmez. Sahabeler, peygamberlerden sonra dünyanın en adil insanlarıdır. Onlara güvenmeyenlerin dine güvenleri kalmamış demektir. Dine güveni kalmayana da güvenilmez.
Özetle, sahabenin adaleti onların dine kaynaklık noktasında güvenilir olmalarına kinayedir.
Dipnotlar:
1) bk. Muhakemat, Üçüncü Makale (Unsuru'l-Akide).
2) bk. Abdülhayy el-Leknevî, Zaferu'l-Emânî, s.539.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar