"Sahabeler elbette ihtiyarlarıyla kizb ve şerre ellerini uzatıp Müseylime derekesine düşmemişler." Sahabeler hata yapmazlar mı; izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Evvela, peygamberler dışında hiç kimse masum ve günahsız değildir. İsmet sıfatı, yani masumiyet sadece peygamberlere verilmiş bir sıfattır. Ki onlar dahi hata edebiliyor, ama vahiyle düzeltiliyordu. Bu cihetle sahabeye masum ve günahsız diyemeyiz. Onlar da hata edip yanılabilirler, hatta büyük günah da işleyebilirler; nitekim bazılarında bu vaki olmuştur.

İkincisi, sahabenin yalan yere yemin ettiğine dair en ufak bir ibare ya da delil bulunmamaktadır. Bilhassa sahabenin din adına ya da Peygamber Efendimiz (asm) adına yalan söylemesi imkânsızdır. Sahabenin, Resulullah (asm) adına yalan söylemeyeceği, Ehl-i sünnetin üzerinde ittifak ettiği bir konudur. Sahabe bu konuda asla ve asla yalan söylemez.

Ehl-i sünnet, tüm sahabenin adil ve güvenilir ve ümmetin en hayırlıları oldukları konusunda müttefiktirler. Birçok Sünnî alim bu inancı ifade etmiştir.

Üçüncüsü, sahabenin sıdkı ve adil olması, günah işlemesi ile tenakuz teşkil eden bir durum değildir. İnsanın fıtratı icabı bazı kusur ve günahlara düşmesi, onu bütünü ile kıymetten düşürmez. Yani sahabeler masum denilmiyor, dine kaynaklık etme ve dini konulardaki dürüstlükleri açısından ehl-i adalet ve mevsuk deniliyor. İkisini karıştırmamak gerekir. İslam için canından malından geçen sahabenin, İslam adına yalan konuşup onun tahrifine göz yumması mümkün değildir, denilmek isteniyor.

Dördüncüsü, sahabeler güzel ile çirkin, iyi ile kötü, iman ile küfür, hayır ile şer, doğruluk ile yalan arasındaki farkı en iyi gören ve en şiddetli bir şekilde yaşayan ve Peygamber Efendimizin (asm) feyzi ve sohbeti ile terbiye olmuş kişilerdir.

Sahabeler, yalana ve çirkin işlere asla tenezzül etmeyecek derecede yüksek ve erişilmez bir ahlaka ve karaktere ulaşmışlardır. Bu yüzden bütün âlimler sahabeler için ehl-i adalet demişlerdir; yani asla ve kat’a yalan söylemeyecekleri hususunda fikir birliği etmişlerdir. Onun için sahabenin din hususundaki kaynaklıkları ve delil oluşları kati ve şüpheden varestedir.

Tabiin uleması bu hususları bizzat gördükleri için bir, iki, üç sahabeden bir şey aldıkları zaman, gidip dördüncü, beşinci bir sahabeye o şeyi tasdik ettirmeyi gerekli görmezlerdi. Ya da iki üç şahitle iktifa ederlerdi. Çünkü iki, üç ve dört şahit dinî açıdan asgari sınırdır. Yerine göre hukukta da iki, üç, dört, şahit esas alınmaktadır...

Sahabeler elbette melek değiller, lakin din adına yalan söyleme fırsatları olduğu halde, asla böyle bir yalana tevessül bile etmemeleri, onları meleklerden de üstün hale getirmiş denilebilir. Bu yüzden Ehl-i sünnet âlimleri ittifakla sahabeye "ehl-i udul" demişler.

"Ehl-i udul" tabiri, hadis ilimlerinde adaletli oldukları için rivayetleri makbul ve güvenilir raviler manasına gelse de bu tabir bilhassa sahabeler için kullanılır.

“Sahabe uduldür.” denildiği zaman Hz. Peygamber (asm)'in etrafına toplanan din adına, Kur'an adına, Peygamber adına asla yalan söylemeyenler kastedilmiş olur.

"Sahabeler elbette ihtiyarlarıyla kizb ve şerre ellerini uzatıp Müseylime derekesine düşmemişler." sözü de buna matuf bir sözdür. Yoksa bu söz "Sahabe, peygamberler gibi masumdur ve hata etmezler." manasında değildir.

Sahabeler içinde günah işleyen ve, hata edenler de olmuştur, ama din adına yalan söyledikleri vaki değildir. Din adına yalan söylemek günahların en büyüğü, şerlerin en alçağıdır. Sahabeler ise böyle bir günahtan masun ve müberradır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.730
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ahmet.grgn58

Peki bazı günahları olduğunu soylemissiniz benimde kafamda var birkac mesele bununla 2.mesele ile ilgili şu ayete bakar mısınız “Kendi eşlerini zina etmekle suçlayıp da kendilerinden başka şahit bulamayan kocalara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söylediğine dair dört defa Allah adına yemin etmektir. Beşinci defada ise, yalan söylediği takdirde Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını ister. Suçlanan kadının da kocasının bu suçlamasında yalancı olduğuna dair Allah adına dört defa yemin etmesi kendisinden cezayı kaldırır. O da beşinci defada, kocasının doğru söylemesi halinde, Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasını ister.” (Nur, 24/6-9)

ayrıca 2.mesele ile ilgili şu yazıyı okumanızı istiyorum 

https://sorularlaislamiyet.com/zina-eden-kadin-bakire-mi-sayilir.  

2.) Sahabelerden günah işleyen yalan söyleyen varsa üstteki durum mesela bizler onlara nasıl uyacağız sahabelerim gökteki yıldızlar gibidir hadisi var ya

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Sahabeye uymak mutlak değildir şayet tavsiye ettiği düşünce ayet, hadis ve icmaya muhalif değilse uymak gerekir muhalif ise uyulmaz ölçü budur. Sahabenin günah ve hatasına uymak anlamını çıkarmak çocukça bir yaklaşım olur. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ahmet.grgn58

Sahabenin yalan söylediği durumunu nasıl algulamamiz lazim

 

 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Sahabelerin din adına yalan söyledikleri vaki değildir. Din adına yalan söylemek günahların en büyüğü, şerlerin en alçağıdır. Sahabeler ise böyle bir günahtan masun ve müberradır. Normal yalan söyledikleri de rivayetlerde bulunmuyor. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ahmet.grgn58

Sahabenin yalan söylediğine dair rivayet bulunmuyor demişsiniz ama abi mesela üstte sorularla İslamiyetten bir yer attım orada zina etti diyor kocası karısı etmedim diyor mutlaka ikisinden birisi söylüyor yalan yada bunun gibi birkaç hadis daha biliyorum 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)
Sahabe Allah ve peygamber adına yalan söylemez diye alimler ittifak etmiş ehl-i udul tabiride buna işaret ediyor. 

"Adalet" tabiri bazen, rivayette taammüden yalan söylemekten kaçınmak ve uzak olmak mânâsında kullanılır. Muhaddisler'in, 'Sahâbe'nin tamamı udûldür.' şeklindeki sözle kastettikleri mâna da budur."

"Es-Sehâvî, Fethu'l-Muğîs'te şöyle der: "İbnu'l-Enbârî şöyle demiştir: "Sahâbe'nin adaletinden murad, onlar hakkında ismet sıfatının sabit ve onların günah işlemesinin müstehil olduğunu söylemek değildir. Bundan murad, onların rivayetlerini, adalet sebeplerini araştırma tekellüfüne girmeksizin ve tezkiyelerini istemek­sizin kabul etmektir. Ancak adaleti yaralayıcı bir fiili işlemiş olmaları durumu söz konusu olursa, o başka. Böyle bir durum da sabit olmamıştır."

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...