"Şefkat-i mukaddese ve o muhabbet-i mukaddeseden gelen hadsiz bir şevk-i mukaddes var. Ve o şevk-i mukaddesten gelen hadsiz bir sürur-u mukaddes..." Şuûnatın birbirini gerektirmesi ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Cenab-ı Hakk'ın esması, sıfatları ve şuunatı beraber çalışmakla birlikte, eserleri birbirlerinden farklıdır.
" Ve keza, her bir zîhayat, çok isim ve sıfatların tecellîsine mazhardır. Mesela, bir zîhayat vücuda geldiğinde Bâri isminin cilvesine, teşekkülünde Musavvir sıfatının cilvesine, gıdalandığı zaman Rezzak isminin cilvesine, hastalıktan şifa bulduğunda, Şâfi isminin tecellîsine, ve hâkezâ, tesirde mütesanit, âsârda mütehalif, çok sıfat ve isimlere mazhardır. Bu sıfatların ve isimlerin hedefleri bir olduğundan, elbette müsemmâları da bir olur."(1)
Nasıl ki kudret ilimsiz; ilim de kudretsiz olmuyor ise, aynı münasebet şuunatta da geçerlidir.
"Bir şey sabitse, levazımatı ile sabittir." sözü de mes’eleye işaret eder. Bir şey üzerinde tasarruf olarak Allah var ve sabitse levazımı olan şuunat, sıfat ve isimleri ile vardır ve sabittir. Bir kısmına var, diğerleri yok diyemeyiz.
Hem yukarıda sayılan şuunatlar tıpkı yedi sıfat gibi her şeyde olması gereken şuunatlardır. Şefkat, muhabbet, şevk, sürur ve lezzet birbiri ile çok alakalı şeyler olduğu için, birbirini tamamlayan şuunatlardır. Bunlardan birisini çekip alamazsın.
Bunu akla yaklaştırmak için basit bir misal verelim:
Tarla, buğday, fırın, ekmek, yemek ve lezzet, birbirini tamamlayan faaliyetlerdir. Bunlardan biri olmasa maksad hasıl olmaz. Tarla olmaz ise buğday olmaz, buğday olmaz ise fırın bir işe yaramaz. Un olsa, fırın olmasa ekmek olmaz.
Allah’ın isim, sıfat ve şuunatı arasında bizim gördüğümüz veya göremediğimiz böyle münasebetler vardır...
1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Katre.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Şefkat-muhabbet-şevk-sürur-lezzet-memnuniyet-iftihar-ı mukaddeseler niçin bu şekilde gelmiş? Silsilenin hikmeti nedir?
Şefkat-muhabbet-şevk-sürur-lezzet-memnuniyet-iftihar burada bir silsile bir hiyerarşik bir sıralama söz konusu değil hepsi ayrı bir şuunat hepsi de Allah’ın Zat-ı Akdesine münasip birer hal ve keyfiyetlerdir.
Zaten Allah’a ait şuunat ve sıfatlar arasında silsile söz konusu değildir bu şuunatların hepsi mukaddes hepsi sonsuz hepsi kemaldedirler. Silsile ve hiyerarşi noksan ve sınırlı şeylerde olabilir.
Üstadımızın bu tarzda beyan etmesini bir silsile ya da hiyerarşik bir sıralama şeklinde düşünmemek gerekiyor.
Allah’a ait şuunat ve sıfatlar arasında silsile söz konusu değil ise niye şevk-i mukaddesten gelen hadsiz sürur-u mukaddes, ve o sürur-u mukaddesten gelen hadsiz lezzet-i mukaddese, yani yeni bir hal bir önceki halinden dolayı etkilenmiş, zuhur etmiş gibi mana anlaşılıyor?