"Sözler, tasavvur değil, tasdiktir. Teslim değil, imandır, marifet değil şehadettir, şuhuddur; taklit değil tahkiktir. İltizam değil, izandır. Tasavvuf değil, hakikattir. Dava değil, dava içinde burhandır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Tasavvur: Bir şeyi etraflıca düşünmektir. İnsan, bir şeyi kabul etmeden de tasavvur edebilir. Sözler bu kabilden bir düşünme ve tasavvurdan ziyade, tasdiktir.
Tasdik: Düşünülen manaların kalpte de müseccel olmuş hâline denir.
Teslim’de, ızdırar manası vardır. Yani zorlanarak, mecburiyetten kabul etmek söz konusudur. Çok zahir ve bahir bir şeyin karşısında istemeyerek kabul etmek manasını ifham ediyor.
İmanda ise, mecburi ve zorla değil, isteyerek ve severek kabul etme manası vardır. Onun için, Sözler’deki kuvvetli delil ve bürhanlar, insanı teslimle beraber imana davet ediyor.
Marifet ile şehadet arasındaki farka şu misal ile bakabiliriz:
Mesala, sen bir cinayet hadisesini görsen, o sana marifettir. Yani bilgin dahilindedir. Mahkemeye gidip şahitlik etmen ise şuhûddur. Birisi kuru ve yavan bir bilgidir. Diğeri ise adaletin tahakkukuna yardımdır.
Bilmek de bir mertebedir; ama şuhûdun derecesine yetişmez. Sözlerin tesiri ve ıslah etmedeki muvaffakiyeti buradan geliyor.
Şuhûd’un bir manası da: Marifete nazaran, âdeta görüyor derecesinde kuvvet kesbetmesi demektir. Mesela, bizim, kabrin içine marifetimiz vardır. Ne olup bittiğini biliyoruz. Ama göremiyoruz. Şuhûdun bir manası da: Görme derecesinde kuvvet kazanmış bilgi, demektir. Yani Üstad görmüş ve gördüğünü yazmıştır; bize de o yolu açmıştır.
Taklit: Bir şeye, körü körüne, delilsiz, ispatsız teslim olmak demektir. Tahkik ise, delil ve ispatla teslimiyettir. Sözler’in her tarafı tahkiktir; yani delil ve ispat üzerine gider.
İltizam: Bir şeye taraf olmaktır. Bu taraf olma, taassubu da getirir. Buradan da anlaşılıyor ki iltizamda, küllî ve ihata ile idrak edememe manası var.
İz’an ise; bir şeyin şuurunda olmak ve onu ihata ile idrak etmektir. Neticesi de imtisaldir. Yani, etraflıca anladığı ve kabul ettiği şeye şuurlu bir şekilde uymak ve itaat etmekdir.
Sözler de iz’andır. Yani her meseleyi şuurlu olarak ihata ve külliyet ile idrak etmiştir.
Tasavvuf, İman ve Kur'an hakikatlarına ulaşmak için, kalbi işlettirmek yolu ile hareket eden seyrü sülukdür. Uzun, meşakkatli, riskli, naz, şatahat, dâva gibi durumları çok olan bir yoldur. Hem herkes, her zaman ve zeminde o yolda gidemez.
Sözler ise ayn-ı hakikattır. Hem aklı, hem kalbi, hem de diğer latifeleri ve duyguları işlettiren, tatmin eden, riski, nazı ve şatahatı olmayan safi niyaz ve abdiyet yoludur.
Tasavvufun uzun zamanda elde ettiği bir hakikatı, Sözler kısa bir zamanda elde eder. Hem herkese her zemine ve zamana müsait istikametli geniş bir yoldur. Dava değil, yani yeni bir din, yeni bir mezhep, yeni bir fırka değildir. İslam davası içinde kuvvetli ve ikna edici bir burhandır, bir delildir.
Üstad Hazretleri şöyle buyurur:
"Evet, Risale-i Nur on beş senede kazanılan kuvvetli iman-ı tahkikiyi, on beş haftada ve bazılara on beş günde kazandırdığına, yirmi senede yirmi bin zat tecrübeleriyle şehadet ederler." (Kastamonu Lahikası, 84. Mektup)
"Tevfik-i İlahî refiki olan adam, tarîkat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir. Evet, Kur'an’dan, hakikat-ı tarîkatı -tarîkatsız- feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım. Ve keza maksud-u bizzât olan ilimlere ulûm-u âliyeyi okumaksızın îsal edici bir yol buldum." (Mesnevi-i Nuriye, Onuncu Risale)
Dava, yeni bir fikir ortaya atmak, yeni bir şey icad etmek demektir. Sözler (Risale-i Nur) ise, var olan İslam’ı, yeni bir tarz ve usul ile yeniden ihya etme hareketidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Sözler Risale-i Nur Külliyatına verilen genel isimlerden bir tanesidir.