"Mevt idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i Ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır." (Mektubat, Yirminci Mektup, Birinci Makam, Yedinci Kelime)
Ölüm yokluğa atılma değil, varlığa son verilmesi değil, fâni hayatın son bulması değil, var olma nimetinden ebediyen ayrılma değil, hiçlik değil, tesadüfen meydana gelmiş hikmetsiz bir iş değil, faili olmayan bir kaybolma, yok olma ve idam değildir.
Ölüm, bir daha dirilmemek üzere cismin dağılıp sönmesi değildir. “Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır.”
Ölüm, Allah’ın intizamlı olarak yarattığı bir terhistir, tebdil-i mekândır. Meşakkatli, boğucu ve sıkıntılı dünya hayatından, lezzet ve istirahat yeri olan cennete gitmektir.
Ölüm, ebedî saadet yurdu olan ve insanın asıl vatanı hükmünde olan cennete bir sevkiyattır.
İnsan, fâni dünya için değil, ebedî bir âlem için yaratılmıştır. Beka aşkı, cami’ fıtrat, nihayetsiz arzu ve emeller dünya için değil, ahiret içindir.
Bu bahis, haşir ve öldükten sonraki hayatı inkâr eden kâfir ve zındıklara ölümün hakikatini ve güzel yüzünü anlatmaktadır. Ölümün, zannedildiği gibi karanlık ve hiçlik olmadığının ispatıdır.
“Tebdil-i mekân” ifadesi, ölümün yokluğa gitmek olmayıp, sadece yer değiştirme olduğu dersini verir. Yani, bir insan bir şehirden diğerine göçtüğünde artık birinci şehirde onun varlığından söz edilmez, ama ikinci şehirde varlığını devam ettirir. Ölüm de bu dünyadan ayrılmaktır, ama yok olmak değildir.
Ruhun bedenden ayrılmasıyla insan, dünyadaki bütün eşya ile alakasını kesmiş olur. Artık ne Güneş ona yol gösterir, ne yerküre onu sırtında gezdirir, ne de hava onun ciğerlerini temizler. Ancak, bunların hiçbirine muhtaç olmayan ruh, bu âlemden göçtükten sonra da hayatını “kabir âlemi” denilen yeni bir âlemde sürdürür.
Kabir âlemine "âlem-i berzah" da denilmektedir. Yani, bu yeni âlem dünya ile ahiret arasında bir köprü âlemdir. Peygamber Efendimiz (asm.) bu âlemin, “ehl-i iman için cennet bahçelerinden bir bahçe” olduğunu müjdelemektedir. (Ahmed b. Hanbel, Cennet, 2-5).
Kabir âlemi dünyadan daha güzeldir, daha nuranidir. Başta yüz yirmi dört bin peygamber olmak üzere bütün nuranî zâtlar o âlemde bulunmaktadırlar.
Uykuyu, hislerin bu âlemden çekilmesi şeklinde tarif ederler. Yani, insan uykuya geçtiğinde artık yanında konuşsanız da bir şey işitmez. Gözleri kapalı olduğundan bu dünyanın hiçbir şeyini görmez. Ama aynı adam rüyasında ayrı bir âlemle temas kurar. Orada konuşur, işitir, yer, içer, anlar, anlatır. Bütün bunlar ruhun faaliyetlerinin uykuda devam ettiğini, bedene muhtaç olmaksızın nice işler gördüğünü ortaya koymaktadır. Üstad Hazretleri göz için; “bir hassedir ki ruh bu âlemi o pencere ile seyreder” buyurur. Bu cümlede geçen “bu âlem” kaydı çok ehemmiyetlidir. Demek ki, ruh başka âlemleri göz penceresi olmaksızın da seyredebilmektedir. Rüya bunun en açık delilidir. İşte aynı ruh, bedenle bütün alâkasını kestiğinde başka âlemlerde seyerana başlar.
"Hem iman, nazar-ı gaflete ömür ağacının başında cenaze şeklinde görünen tek meyvesi cenaze olmadığını, belki ebedî bir hayata mazhar ve ebedî bir saadete namzet olan ruhumun, eskimiş yuvasından, yıldızlarda gezmek için çıktığını gösterir." (Lem'alar, Yirmi Altıncı Lem’a)
Hayat her şeyiyle hikmetle yaratılmıştır ve en büyük bir rahmet tecellisidir. Hayatı hikmetle yaratan Allah, onun bu dünyadaki vazifesine de yine hikmetle son verir ve bu son bulmayı daha ileri derecede bir rahmet takib eder. Kabir hayatı dünya hayatından güzel, cennet de kabirden güzeldir. O hâlde ölüm daha güzel bir hayata kavuşmak için dünya hayatından bir terhis olduğu gibi, ba’s yani yeniden diriliş de kabir hayatının son bulması ve cennet hayatına ilk adımın atılmasıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar