"Tarikatin gaye-i maksadı, marifet ve inkişaf-ı hakaik-i imaniye olarak, Mi’rac-ı Ahmedînin (a.s.m.) gölgesi..." İzah eder misiniz? Şialardan ehl-i velayet ve büyük tarikatlar var mı?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Tarikatin gaye-i maksadı, marifet ve inkişaf-ı hakaik-i imaniye olarak, Mirac-ı Ahmedînin (a.s.m.) gölgesinde ve sâyesi altında kalp ayağıyla bir seyr ü sülûk-i ruhanî neticesinde, zevkî, hâlî ve bir derece şuhudî hakaik-i imaniye ve Kur'âniyeye mazhariyet; 'tarikat', 'tasavvuf' namıyla ulvî bir sırr-ı insanî ve bir kemâl-i beşerîdir." [Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Dokuzuncu Kısım (Telvihat-ı Tis'a).]

Ehl-i sünnet âlimleri tarikatı inkâr etmemişler, tam aksine onu kabul edip içinde de bulunmuşlar. Kur’an ve sünnet açısından tarikatı inkâr etmek kabil değildir. Umumiyetle tarikatı inkâr edenler Kur’an ve sünneti hevalarına göre tevil eden batıl ve dalalet fırka mensuplarıdır. Bu yüzden biz miyar ve ölçü olarak İslam ümmetinin müşterek vicdanı ve aklı hükmünde olan Ehl-i sünneti esas alıyoruz ve almalıyız.

Şia: Kelime olarak bir şeye şiddetli taraftar olmak demektir. Istılah olarak ise Hz. Ali (ra) taraftarı ve onun muhabbetini esas alan bir mezheptir.

Genel hatları ile bu mezhep iki kısımdır:

Birisi Şia-i Velayet: Hz. Ali (ra)’nin şahsî kemalat ve şecaatinden dolayı ona muhabbet edip taraftar olanlardır. Bunlar muhabbet ile meseleye baktıkları için Ehl-i sünnete muhalif olarak Hz. Ali Efendimizi (ra) diğer üç halifeden üstün görüyorlar. "Muhabbet nazarı mahbubunu en üstün görme" temayülünde olduğu için, bunlarda bir art niyet, bir garaz olmadığı için, bu yanlış iddialarında mazur sayılıyorlar. Hatta evliyalardan bazıları manevî olarak Hazret-i Ali (ra)'ye bağlı olduğundan onu diğer üç halifeden üstün görmüşler. Bu ehl-i muhabbet olan Şianın özür sahibi olması, ancak diğer üç halifeye kin ve öfke duymamak şartıyla mümkündür, yoksa onlar da mes’ul olurlar.

İkincisi Şia-i Hilafet: Bunlar Hz. Ali (ra)’nin şahsî kemalat ve velayetine muhabbetinden çok ona siyasi mülahazalar ile taraftar oluyorlar. İran gibi birçok eski medeniyet ve kavimler Hz. Ömer (ra) zamanında fethedildiğinden onların kılıcı altında saltanatlarını kaybettikleri için, bu üç halifeye hususan da Hz. Ömer (ra)’e karşı bir intikam-ı millî hissiyatı İran’ın mümtaz zümresinde teşekkül etti. Bunlar bu intikam hissini Hz. Ali (ra) taraftarı olarak gösterdiler, yani Üstad'ın ifadesi ile "Ali muhabbeti altında Ömer düşmanlığı" yaptılar. Bu yüzden bunların Hz. Ali (ra)’ye olan taraftarlıkları siyasi ve garazkâranedir, yani art niyetlidir. İran’ın o mümtaz tabakası incinmiş millî gururlarını İslam’ı parçalayan Şia'ya taraftar olmak ile kurtarmaya çalışmışlardır. Bunlar içinde daha da ileri gidip dinin esasını inkâr edenler de olmuştur. İsmailiyye ve Rafizilik gibi.

Anadolu Alevîleri ekserî olarak bu iki mezhebten Şia-i Velayet kısmına giriyorlar. Bu Alevîlerde siyasî mülahazalardan çok muhabbet duygusu hâkimdir. Lakin materyalist felsefenin hâkim olduğu bu dönemde bazı dinsiz cereyanlar Anadolu Alevîlerini İslam’ı mağlup etme yolunda kullandılar. Bazı Alevî kardeşlerimiz planlı ve projeli bir şekilde solculuk cereyanlarına alet edilmeye çalışılmış ve maalesef bunda da muvaffak olunmuştur.

Bu mülahazalar ışığında meseleye baktığımız zaman, Şia içinde de büyük tarikat ekolleri teşekkül etmiştir. Bunların cem evleri gibi kendine mahsus mekânları vardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 6.278
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...