"Üslub-u Kur'ân'ın o kadar acîb bir cemiyeti var ki, birtek sûre, kâinatı içine alan bahr-i muhît-i Kur'ânîyi içine alır; birtek âyet, o sûrenin hazînesini içine alır." Bu cümleyi açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad, Kur’an-ı Kerim’in ana mihverinin ve esas maksadının; tevhid, nübüvvet, haşir ve adalet olduğunu belirtiyor. Diğer konuları ise, bu unsurlar üstüne bina ediyor ve bunu da çeşitli ayetlerle misallendirip isbatını yapıyor.
Kur’an'ın en temel ve en ehemmiyetli konusu tevhiddir. İslam’da bütün sistem tevhid üstüne kurulmuştur. Allah’ın varlığını ve birliğini temsil eden tevhid hususunda, Kur’an çok tahşidat yapmıştır. İnsanların en çok sapma gösterdiği alan tevhiddir. Onun için Kur'an insanlığı terbiye ve irşad açısından tevhid üzerinde çok durmuştur. Tevhidi ve Allah’ın emir ve yasaklarını insanlığa getiren ve talimini yaptıran da peygamberler olduğu için, ikinci ana konu nübüvvet müessesesi olarak tespit edilmiştir.
İnsanların hem geleceği, hem de terbiye olması açısından ahiret inancı en ehemmiyetli konulardandır. Cennet ve cehennem inancı olmazsa, insanların hem terbiye edilmesi, hem de gelecekten ümitleri olmayacağı için, Kur’an insanlığa ahiret inancını çokça zikretmiştir.
Adalette ise; insanlar kendi aralarında nasıl bir hukuk ve muamele ile hareket edecekler. Anlaşmazlığa düştüklerinde, tarafsız bir adaletin nasıl tesis edileceğini Kur’an'dan ders alıyorlar ve bu düzenleme ayetlerle yapılmıştır.
Üstad hazretleri, Kur’an'ın ana fikir ve hülasasını bu şekilde tespit etmiştir.
Elhamdülillah'da, “hamd sadece O'na'dır.” mânâsı tevhidi gösterir. Gizlideki emir hitabı, Nübüvveti gösterir. Zira Allah, ancak nebilerle konuşur. Allah’a hamd etme ibadetinin mükâfatı, tam mânâsı ile ahirette olmasından, haşre delalet eder. Hamdin mânâsında, hukuk mânâsı da zımni olarak vardır. Zira hamde layık bir Zât’a, şükür ile mukabele etmek hakkıdır. Adalet ise, her hak sahibine hakkını vermek demek olunca, hamd edilmek de Allah’ın bir hakkıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü