Üstad Bediüzzaman Said Nursî'nin, öğretmenlik mesleği hakkındaki görüşleri nelerdir?
Değerli Kardeşimiz;
Her şeyden evvel eğitim ve öğretimin ailede başladığını ifade etmek gerekir. Bunun ehemmiyetine hadiste şöyle değinilmiştir:
"Çocukken öğrenilen ilim taşa nakşetmek, yazı kazımak gibidir. Yaşlıyken öğrenilen ilim ise suya yazmak gibidir." (el-Camiu’s-sağir, 1/254; Kenzu’l-Ummal, h. no: 2759)
Üstad Hazretleri de bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkil bir tarzda İslamiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir." (Emirdağ Lahikası-I, 20. Mektup)
"Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir..." (Lem'alar, Yirmi Dördüncü Lem'a)
Bediüzzaman Said Nursi'nin öğretmenlik anlayışı, Kur'an-ı Kerim'den alınan hakikatler üzerine şekillenmiş ve maneviyatın merkeze alındığı bir eğitim anlayışını yansıtır. Özetle öğretmenlik, öğrencileri yalnızca akademik anlamda değil, manevi anlamda da yetiştirmeyi içerir:
"Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder." (Münazarat)
Eğitimde asıl kaynak, Kur'an-ı Kerim'dir. Bediüzzamanın ifadelerinden, öğretmenlerin bu ilahi rehberi esas alarak öğrencilerini hem dünyaya hem de ahirete hazırlamaları gerektiği anlaşılabilir:
"Kur’ân-ı Hakîm mürşidimizdir, üstadımızdır, imamımızdır, her bir âdabda rehberimizdir." (Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, Yedinci Risale)
Bir öğretmen, ilmi ve haysiyeti koruyarak insanlara rehberlik etmelidir. İlmin izzetini muhafaza eden bir öğretmenin topluma daha büyük bir hizmet sunabileceğini, eserlerinden tahriç etmek mümkündür.(1)
Üstad Hazretleri fen ve din ilimlerinin birlikte öğretilmesini, biribirinden bağımsız olmaması gerektiğini ifade etmektedir.
Yine kâinattaki hadiselere ve varlıklara mana-yı ismi ile yani onlara kendi hesaplarına değil, mana-yı harfiyle yani Allah'ın yarattığı bir eser nazarıyla bakmayı esas tutan bir bakış açısıyla bakılması gerektiğini özellikle vurgular. Böyle yapmayan öğretmenlerin anlattığını değil, bizzat fen ilimlerinin kendilerini dinlemesini tavsiye etmiştir:
"Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisan-ı mahsusuyla mütemadiyen Allah'tan bahsedip Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz." (Şualar, On Birinci Şua, Altıncı Mesele)
Hatıralardan da öğretmenlik hakkında birkaç misal verelim:
"Bence bir öğretmen, yüz vaiz kadar bu memlekete faydalıdır." (Tanıyanların Dilinden, Mustafa ÖZSOY)
"Eğer vaktim olsa, her gün dindar bir muallime on altın lira veririm. (...)"
"Muallimin iyisi minare başında, kötüsü kuyu dibindedir. Muallimler için ortası yoktur, ya âlay-ı illiyyinde veya esfel-i safilindedirler."
"Şu zamanın dindar bir muallime eski zamanın velileri nazarı ile bakıyorum, çünkü eski zamanda dinî terbiye ebeveyne verilmişti, bu zamanda o vazife muallimlere verilmiş." (Tanıyanların Dilinden, Bayram YÜKSEL)
Netice itibariyle; Üstad Bediüzzaman’a göre öğretmenlik, insanın yalnızca bilgi dünyasına değil, gönül ve ahlak dünyasına da hitap eden kutsal bir meslek olup; iyi bir muallimin hem talebelerinin hem de toplumun huzur ve saadetini artırmaya vesile olacağını anlamak mümkündür.
1) bk. İlmin izzetini muhafaza etmekle ilgili Risale-i Nur'da geçen yerler hakkında bilgi verir misiniz?
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü