Üstad’ın Ye’cüc ve Me’cüc dediği Moğol ve Mançur kabileleri kimdir; Türkler'in bir kolu mu? Bunlar şimdi nerede yaşıyor? Süfyan'ın taraftarlarına Ye’cüc ve Me’cüc diyebilir miyiz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Anarşi; Yunanca asıllı bu kelime, devlet ve iktidarın olmaması, halkın başıboş kalması, devlet ve kanun hâkimiyetinin zaafa uğratılması ile meydana gelen içtimaî ve siyasî keşmekeşlikler manasındadır.

Ye'cüc ve Me'cüc tarihte yaşamış çapulcu iki kavim olup, her zamanda emsallerine rastlanabilir. Bilhassa ahir zamanda bunların yeniden ortalığı kasıp kavuracağı, yeryüzünü fesada vereceği anlaşılmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki; Ye'cüc ve Me'cücün anarşiyle çok yakından alakası vardır.

Kur'an'da bahsi geçen Ye'cüc ve Me'cüc kavimlerinin ortalığı kasıp kavurması, her tarafta fesat çıkarması tam bir anarşi tablosu olduğu gibi, hadislerde kıyamet alameti olarak Ye'cüc ve Me'cüc'ün yeniden zuhurunun nazara verilmesi, anarşinin kıyamet alâmetlerinden olduğuna delalet eder.

Bediüzzaman’ın "ahlakta ve hayatta zulmetli bir anarşilik ve zulümlu bir dinsizlik" ifadesinden yola çıkarak, bu anarşinin sadece maddî sahada olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zaten kalblerdeki anarşidir ki, insanları fesada sevketmiş, dünyayı kan gölüne çevirmiştir.

Üstad Hazretleri meseleyi nazarlarımıza yakınlaştırmak için Mançur ve Moğol kabilelerini misal olarak vermektedir. Ahir zamanda bunların neslinden bir grup bu işi üstlenebilir. Onu bilemiyoruz. Bazı şeylerin Cenab-ı Hakk'ın nezdinde mahfuz bırakılması, (Ye'cüc ve Me'cüc Mehdi (as) ve İsa (as) gibi) bir hikmete mebnidir. Bu dünya imtihan yurdu olmasından, bazı şeylerin gizli kalması iktiza eder ki, herkes kendine dikkat etsin ve aşırılıklardan sakınsın. Yoksa herkese her şey malum olsa, o zaman Ebucehiller ile Ebubekirler, yani kömür ruhlu olanlarla elmas ruhlu olanlar aynı seviyede kalacak, birbirinden tefrik edilmeyecek. Bin yıldan fazladır dünyanın dört bir tarafında İslamiyet'in bayraktarlığını yapan bu vatan evlatlarının böyle bir işte yer almayacağını Cenab-ı Hakk'ın rahmetinden kuvvetle ümitvarız.

Ye'cüc ve Me'cüc hakkında Üstad Hazretleri şöyle der:

On Beşinci Mes'ele:

“Ye'cüc ve Me'cüc hâdisatının icmali Kur'anda olduğu gibi, rivayette bir kısım tafsilât var. Ve o tafsilât ise, Kur'anın muhkematından olan icmali gibi muhkem değil, belki bir derece müteşabih sayılır. Onlar tevil isterler. Belki râvilerin içtihadları karışmasıyla tabir isterler."

"Evet bunun bir tevili şudur ki: Kur'anın lisan-ı semavîsinde Ye'cüc ve Me'cüc namı verilen Mançur ve Moğol kabileleri, eski zamanda Çin-i Maçin'den bir kısım başka kabileleri beraber alarak kaç defa Asya ve Avrupa'yı herc ü merc ettikleri gibi, gelecek zamanlarda dahi dünyayı zîr ü zeber edeceklerine işaret ve kinayedir. Hattâ şimdi de komünistlik içindeki anarşistin ehemmiyetli efradı onlardandır."

"Evet, ihtilâl-i Fransavîde hürriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla sosyalistlik türedi, tevellüd etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrib ettiğinden, aşıladığı fikir bilâhere bolşevikliğe inkılab etti. Ve bolşeviklik dahi çok mukaddesat-ı ahlâkiye ve kalbiye ve insaniyeyi bozduğundan, elbette ektikleri tohumlar hiç bir kayıd ve hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü verecek. Çünki kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa; akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir, daha siyasetle idare edilmez. Ve anarşistlik fikrinin tam yeri ise; hem mazlum kalabalıklı, hem medeniyette ve hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler olacak. Ve o şeraite muvafık insanlar ise, Çin-i Maçin'de kırk günlük bir mesafede yapılan ve acaib-i seb'a-i âlemden birisi bulunan Sedd-i Çinî'nin binasına sebebiyet veren Mançur ve Moğol ve bir kısım Kırgız kabileleridir ki, Kur'an'ın mücmel haberini tefsir eden Zât-ı Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) mu'cizane ve muhakkikane haber vermiş.”(1)

(1) bk. Şualar, Beşinci Şua.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 18.827
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

omertpuskul
saolun hocam ama aklıma gelen bir soru var siz kuranda geçen yecüc ve mecüc için sed için çin seddi demişsiniz ama kuranda kehf suresi 96. ayette bu seddin demir ve bakırdan oluştuğu söyleniyor ama çin seddi tuğla ve taşlardan yapılmıştır. bu açıdan baktığımızda bahsettiğimiz seddin başka bir sed olması gerekmez mi?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Kur'an küçük bir hadise üzerinden büyük bir sosyal kaideye işaret ediyor.Yani o dönemlerde mazlumlar zalimlerden korunmak için bu tür setler yapmışlar. Kur'an bu sosyal gerçekliğe işaret etmek için bu küçük hadiseyi örnek vermiştir. Çin seddi de bunlardan birisidir yoksa Kur'an da ifade edilen örneğin birebir aynısıdır denilmiyor.

Dünyanın dört bir tarafında kale ve surlardan oluşmuş şehirlerin varlığı, Mezepotamya bölgesinde yeraltı şehirlerin olması doğal ya da suni bir çok setlerin arkasına şehirlerin kurulması hep bu sosyal gerçekliğe işaret ediyor. Çin seddi bu gerçekliğin en meşhur ve en biline bir örneğidir. Bakır dökülmesi setlerin sağlamlığına bir kinayedir yani bu tür setler muhkem yapılmışlar denilmek isteniyor. 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sado0301301313

Bediüzzaman Türk Kavimlerine Yecüc ve Mecüc mü Diyor? Böyle bir şeyle itham edip mübareğe hâşa kürtçü diyorlar. Bunu ... adlı bir hocakılıklı dile getirmişti geçenlerde Kırgızistan gibi bazı Tatar halkın olduğu ülkelerde Risale-i Nur'un yasaklandığını söyleyerek sebeb olarak bunu öne sürdüler? Bu hocakılıklıların müridlerine ne diyebiliriz?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Tarihi olaylar tarihi şartları içinde değerlendirilir. Bugünün kafası ve şartları ile tarihi olayları değerlendirmek insanı yanlışa ve hataya götürür. Tarihte bazı kavimlerin zulüm ve çirkin işler yapması şimdi ki kavimleri bağlamaz. Zira İslam hukukunda suçun şahsiliği esastır. Mesela geçmişte Hun Türklerinin yaptığı bir suç yada hata sonraki ve şimdiki Türkleri zalim ve suçlu yapmaz. Eski dönemlerde Özbek, Tatar ve Kırgız kavimleri Moğol istilasında önemli bir rol almışlar ve insanlık tarihinde büyük bir zulüm ve çirkinliğe imza atmışlarıdır. Şimdi ki Özbek, Tatar ve Kırgız kavimlerini tenzih ederiz zira eskide yapılmış bir hatayı şimdikilere yüklemek yanlış olur. Üstad Hazretlerinin böyle bir tezi de yoktur. Sadece tarihin naklettiği verilerle bir yorumda bulunuyor.

Cengiz Han dönemi Moğol İmparatorluğu

13. yüzyılın başlarında Cengiz'in halasının kocası Duş Han, Moğol Hanı idi. Duş ölünce, oğlu olmadığı için yerine Cengiz geçti. Cengiz, çetin mücâdelelerden sonra dağınık kabîleleri toplayarak itaat altına aldı. Karakurum’da 1204 senesinde ilk Moğol Devletini kurdu. Moğol ve Tatar hanlarının başı oldu. Câhil ve vahşi Moğol ve Tatarlardan, işi gücü yağmacılık olan büyük bir ordu topladı. Moğolistan’ın etrâfındaki ülkelere sefer açtı. On birinci yüzyıldan îtibâren bâzı Türk boylarının Hindistan’a Anadolu’ya ve Karadeniz’in kuzeyinden Balkanlara göç etmesi Moğollara kolayca yayılma imkânı sağladı. Cengiz Han, 1218 yılına kadar Doğu Türkistan ve Çin’i aldı.Harezmşah Devleti'nin Moğol Elçilerini öldürüp bazılarının da sakallarını yakıp geri yollaması üzerine Cengiz Han 1219’da Harezmşâh Devleti'ne saldırdı.

Moğol ordusu; Batı Türkistan, Horasan, Kandehar, Mültan gibi devrin medeniyet merkezlerini tahrip etti. Buhara, Semerkand, Herat gibi hepsi birer kültür, sanat ve medeniyet âbidesi olan şehirleri yağmalayıp yıktılar. Bunlardan Merv, Rey ve daha pekçok şehir, uğradıkları bu tahribât sonunda bir daha kalkınamadı. Şehir olma vasfını kaybederek, yirminci asra kadar birer harâbe hâlinde kaldı. İslam medeniyetine telâfî edilemeyecek darbeler indirdiler. Kafkasya’ya, Rusya’ya ve Anadolu’ya yayıldılar. 1224 senesinde Kara Kurum’a çekildiler. Cengiz Han'ın kurup güçlendirdiği Moğol Devleti'nin idâresinde; Çinli, Tunguz, Tibetli, Türk, İranlı, Afganlı, Arap, Ermeni, Rus ve Alanlara mensup çeşitli boylar vardı.

1227 senesinde Kansu’da ölen Cengiz Han, Moğolları birleştirip, teşkilâtlandırmış ve kendi adıyla anılan meşhûr Cengiz Yasasını çıkarmıştı. Boy beyleri ve kumandanların meydana getirdiği kurultayı vardı. Cengiz’in ölümüyle işgâl ettiği ülkeler, oğulları arasında paylaşıldı. Büyük oğlu Cuci’ye; Batı Sibirya ve Kıpçak bozkırlarından, Harezm’i de içine alan Kuzey Karadeniz kıyılarına kadar olan bölge düştü. Cuci’nin mirâsı, oğlu Batu’ya verildi. İkinci oğlu Çağatay’a Mâveraünnehr’den Doğu Türkistan’a kadar uzanan topraklar verildi. Üçüncü oğlu Ögedey; kurultay kararıyla Büyük Moğol Hanı seçildi. En küçük oğlu Tuluy’a Moğol İmparatorluğunun merkez toprakları olan Moğolistan verildi.

Üstad Hazretlerinin ifade ettiği gibi Moğollar, Tatarlar, Kırgızlar o zamanda vahşi ve yağmacı bir kavimdi. Tarihte öyle olmaları şimdide böyle oldukları anlamına gelmez. Nitekim eski dönemlerde Çin mazlum Hun Türkleri zalim iken bu yüzden Çin Seddi yapılmıştır şimdi ise Çin hükümeti zalim Uygur Türkleri mazlum durumundalar. Yani ırkçı bir düşünce ile meseleye bakılacak olursa kendi kavminin zulümlerini hoş görür başka kavimlerin mazlumiyetini inkar eder ırkçılık böyle bir illettir tarafsız ve adilane meselelere bakamaz. Hele birde bu ırkçı ahmak ise tarihi olayları bile inkara kalkışır. Tarihte Moğollar, Tatarlar ve Kırgızların yağmacı ve vahşi olduğu katidir bunu inkar etmek için tarihi inkar etmek gerekir. Bu gibi tarihi olaylardan habersizce tarih adına konuşmak tam bir cehalet ve ahmaklık iken Üstad Hazretlerine haşa cahil demek acaip bir aptallık olsa gerek. Şimdiki Özbek ve Kırgızlarının eğitim seviyesinin yüksek olması tarihteki Özbek ve Kırgızlara ne fayda temin eder anlamak gerçekten çok zor.

Özet olarak ırkçı bir nazarla bakıldığında hiç kimse kavmine toz kondurmak istemiyor. Onların zulüm ve mezalimine milletdaşlık hissi ile sahip çıkıyor. Tarihte Cengiz ve Hülagü gibi zalim ve kafirlerin yaptığı zulümleri sırf aynı kabilenin bir kolu olması hasebi ile şövanist bir duygu ile alkışlıyorlar. Bunlara ancak insan bozması canavarlar denir. Fi tarihte işlenmiş bir zulme milliyetçilik damarı ile sahip çıkmak ahmaklık ve gerzeklikten başka bir şey olmasa gerek.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
iyigit

Çapulcu kabilelerin 3 tane mahiyetinden bahsedilmektedir. İfadenin devamında bunun mançur, moğol, kırgız kabilelerine bakmakla birlikte ihtila-i fransevi, boşlevik ve anarşizm günümüz yüzyılının hastalığı olmakla birlike bu ifade muhakkak günümüze de bakmaktadır. Bu bağlam da çapulcuların hakimiyetsiz ve gayri medeni olmalarını anlamakla birlikte, ifadedeki "Mazlum, kalabalıklı" nitelemesini nasıl anlamak gerekmektedir?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Mançur ve Moğol kabileleri, eski zamanda Çin-i Maçin'den bir kısım başka kabileleri beraber alarak kaç defa Asya ve Avrupa'yı hercümerc ettikleri gibi, gelecek zamanlarda dahi dünyayı zîr ü zeber edeceklerine işaret ve kinayedir. Hattâ şimdi de komünistlik içindeki anarşistin ehemmiyetli efradı onlardandır.

Evet, ihtilâl-i Fransevîde hürriyetperverlik tohumuyla ve aşılamasıyla sosyalistlik türedi, tevellüd etti. Ve sosyalistlik ise bir kısım mukaddesatı tahrip ettiğinden, aşıladığı fikir, bilâhare bolşevikliğe inkılâp etti. Ve bolşeviklik dahi çok mukaddesat-ı ahlâkiye ve kalbiye ve insaniyeyi bozduğundan, elbette, ektikleri tohumlar hiçbir kayıt ve hürmet tanımayan anarşistlik mahsulünü verecek. Çünkü kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir; daha siyasetle idare edilmez. Ve anarşistlik fikrinin tam yeri ise, hem mazlum kalabalıklı, hem medeniyette ve hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler olacak. Ve o şeraite muvafık insanlar ise, Çin-i Maçin'de kırk günlük bir mesafede yapılan ve Acaib-i Seb'a-i Âlemden birisi bulunan Sedd-i Çinînin binasına sebebiyet veren Mançur ve Moğol ve bir kısım Kırgız kabileleridir ki, Kur'ân'ın mücmel haberini tefsir eden Zât-ı Ahmediye (Aleyhissalâtü Vesselâm) mucizâne ve muhakkikane haber vermiş. Beşinci Şua

Hülagu ve Cengiz Han gibi zalim ve kafirlerin önderlik ettiği çapulcu ve yağmacı taifeler o zamanda gaddarlık ve bedeviyet mülahazası ve muharriki ile insanlığı katletmiş ve yağmalamışlardır.

Bu asırda Lenin, Stalin, ve Mao gibi zalim ve kafirlerin önderlik ettiği anarşist ve komünist taifelerde sermaye emek çatışması mülahazası ve muharriki ile milyonlarca insanı katledip yağmalamışlardır.

Her iki dönemde de sonuç katletme ve yağma iken bu sonucun mülahaza ve muharrikleri yani dinamik ve gerekçeleri farklıdır.

Ve anarşistlik fikrinin tam yeri ise, hem mazlum kalabalıklı, hem medeniyette ve hâkimiyette geri kalan çapulcu kabileler olacak. Beşinci Şua

Üstad Hazretlerinin bu cümlesinden Komünizmin anarşist kanadı olan Maoculuk fikrinin hakim olduğu Çin kavmi bu asırda ye'cüc-me'cüc kapsamına girebilir şeklinde anlayabiliriz. Bugün ki ifadesi ile Çin ve Çin hükümetinin tesir ettiği coğrafya bir cihetle mazlum yani iğfal ve anarşizme açık cahil kalabalıklardır. Hatta şunu da ifade edebiliriz ki bu kalabalıklar bizzat anarşist olmasa da anarşist siyasetinin çaresiz ve mazlum piyonları hükmündedirler. Üstad Hazretleri mazlum ifadesi ile bu sosyal realiteye işaret ediyor. Nitekim bugün Çin emperyalizmi gücünü o cahil ve keyfiyetsiz kalabalıklardan alıyor.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
iyigit

Sorumun cevabı mukni olmuş, Allah razı olsun... Farklı zihniyetteki anarşistler ülkemizde de belki inancı zayıf ama mazlum insanları, işsizlikle, mahalle baskısıyla, dağa çıkarma korkusuyla vs tehditlerle yanına çekip, aç, sahipsiz Anadolu insanını kandırıp, o mazlumları terör ve anarşi şebekelerinin üyeleri yapabiliyorlarve o mazlumlar artık onların piyonu oluyor.... Allah'a emanet.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...