"Vâhid-i Ehad, şu kâinat sarayında taklit edilmez sikkeleriyle, ona mahsus hatemleriyle, ona münhasır turralarıyla, ona has fermanlarıyla, bütün mevcudata damga-i vahdet koyuyor." cümlesinin geçtiği yeri izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Allah, “Vâhid-i Ehad”dir. Ne zatında, ne de sıfatlarında şeriki yoktur. Ehad ismi, Allah’ın zatının birliğini, Vahid ismi ise sonsuz ve mutlak sıfatların ancak ona mahsus olduğunu ifade eder.

Kâinatın umumunda azamet ve kibriya ile tecelli eden isim ve sıfatlara vahidiyet denir. Her bir varlıktaki tecellisine de ehadiyet denir.

Cenâb-ı Hak, “bütün mevcudata damga-i vahdet koyuyor.” Damga-i vahdet, çeşitli varlıkları tek bir şey haline getirmektir. Üstad Hazretleri kâinat için "şecere-i hilkat" tabirini kullanır. Bir ağacın kökü, gövdesi, bütün dalları, yaprakları, çiçekleri ve meyveleri kesret içinde bir vahdet teşkil ederler. Yani, bunlar sayıca çok olmakla birlikte, hepsi o ağaca birlikte hizmet etmekle bir tek şey olmuşlardır. Artık o ağaçtan söz ederken şu kadar dal, bu kadar yaprak demez, “ağaç” deriz.

Bu birlik ve beraberlik bir damga-i vahdettir. Artık o ağacın bazı dallarını bir başkasının yaptığı ve yarattığı söylenemez.

Bir bedenin hücrelerinde, Güneş sisteminin gezegenlerinde, yeryüzünün kıtalarında ve nihayet kâinat ağacının tamamında birer damga-i vahdet vardır. Bütün bu eşyayı ancak “Vâhid-i Ehad” olan Allah’ın yarattığını ilan ederler.

Bir araya gelerek bir vahdet teşkil eden bu varlıklar, birlikte düşünüldüğünde şirki reddettikleri gibi, ayrı ayrı düşünüldüklerinde de her birisinin üzerinde o şeyi ancak Allah’ın yaratabileceğinin mührü bulunduğundan şirki reddederler.

Her şey Allah’ın “Rubûbiyetini ilan ediyor.” Güneş’ten, Ay’dan, havaya, suya kadar her şeyi kim terbiye etmişse bir çiçeği terbiye eden de odur. Zira Üstadımızın buyurduğu gibi “Her şey her şeyle bağlıdır.”

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...