"Bu bir birler bedahetle şehadet eder ki; bu misafirhanenin sâni'i ve sahibi birdir." Bu birlikler misafirhanenin sahibinin birliğine nasıl delil oluyor?
Değerli Kardeşimiz;
Şu uçsuz bucaksız kâinatın tümünde mükemmel bir nizam, hassas bir ölçü ve harika bir intizam var. Dünya muntazam bir şehir ve muhteşem bir saray gibi muntazaman çalışıyor. Bu da Cenab-ı Hakk'ın varlığını, birliğini, vahid ve ehad olduğunu güneş gibi göstermektedir.
Kâinatın tamamında birlik var; birlik ise Bir'i gösterir.
Bu dünya sarayının lambası olan güneş bir tane.
Gece lambası ve kandili olan kamer bir tane.
Rahmet suyu olan yağmuru bir tane.
Bu da bütün âlemlerin Sanii"nin Halık"ının bir olduğunu gösterir.
Bir köyde iki muhtar, bir dairede iki müdür, bir ilçede iki kaymakam, bir şehirde iki vali, bir ülkede iki başkan olsa nizam bozulur ve işler yürümez.
Güneş, dünyaya soba ve lamba tayin edilmiş; güneş olmadan dünyada misafir ağırlamak mümkün değildir. Haliyle dünya ile güneş arasında sıkı bir münasebet var, biri olmadan diğeri olamaz. Demek dünya kimin ise güneş de onundur.
Güneş başkasının, dünya başkasının olsa işler karışır; çatışma ve ihtilaf meydana gelir. Bu çatışma ve ihtilaf anında canlılar telef olup gider. Güneşin sahibi bir iki günlüğüne güneşi iptal etse, yeryüzü helak olur...
Aklı başında olan bir adam kâinatın mükemmel nizamına bakarak, onun sahip ve malikinin bir ve tek olduğunu görür ve kabul eder.
Gökyüzü tevhidi ispat eden muazzam bir kitap, onun içinde bulunan sayısız yıldız ve galaksiler de bu tevhidi izah ve ilan eden sayfalar hükmündedir. Hepsi birden Allah’ın varlığına ve birliğine zahir ve açık bir şekilde şahitlik ediyorlar. İnsan başını kaldırıp gökyüzü kitabına ve onun parlak sayfalarına baksa, Allah’ın varlığına ve birliğine sayısız parlak delilleri görecektir. Yer ve gök âdeta tevhidi ders veren bir kitap hükmündedir.
Vahid ve Ehad olan Allah;
“Şu kâinat sarayında taklid edilmez sikkeleriyle, O’na mahsus hâtemleriyle, O’na münhasır turralarıyla, O’na has fermanlarıyla bütün mevcudâta damga-i Vahdet koyuyor ve tevhidin âyâtını nakşediyor. Ve âfâk-ı âlemin aktârında vahdâniyetin bayrağını dikiyor. Ve Rubûbiyetini ilân ediyor.”(23. Söz)
Bir ağacın kökü, gövdesi, bütün dalları, yaprakları, çiçekleri ve meyveleri kesret içinde bir vahdet teşkil ederler. Yâni, bunlar sayıca çok olmakla birlikte, hepsi o ağaca birlikte hizmet etmekle bir tek şey olmuşlardır. Artık o ağaçtan söz ederken şu kadar dal, bu kadar yaprak demez, “ağaç” deriz.
Bu birlik ve beraberlik bir damga-i vahdettir. Artık o ağacın bazı dallarını bir başkasının yaptığı ve yarattığı söylenemez.
Bir bedenin hücrelerinde, güneş sisteminin gezegenlerinde, yeryüzünün kıtalarında ve nihâyet kâinat ağacının tamamında birer damga-i vahdet vardır. Bütün bu eşyayı ancak “Vâhid-i Ehad” olan Allah’ın yarattığını ilan ederler.
Her şey Allah’ın “Rubûbiyetini ilân ediyor.” Güneş’ten, Ay’dan, havaya, suya kadar her şeyi kim terbiye etmişse bir çiçeği terbiye eden de O’dur. Zira Üstadımızın buyurduğu gibi “Her şey her şeyle bağlıdır.”
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü