"Rububiyetinin mertebelerinde ayrı ayrı, fakat birbirine bakar şen ve namları"nı ve devamını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Üstadımız; Cenab-ı Hakk'ın mahlûkattaki tasarruf ve idaresini nazara verirken, bir sultanın kendi emrinde çalışanlar üzerindeki icraatını misal olarak gösteriyor.
Mesela, bir sultanın hükümetin dairelerinde ayrı ayrı namları, vasıfları, nişanları ve alametleri vardır. Adliyede en büyük hâkimdir. O sultan aynı zamanda bütün orduların komutanıdır. Kumandanlık sıfatıyla onbaşılıktan ta genelkurmay başkanlığına kadar makam ve mertebelere hükmetmektedir.
İlmiyeyi, mülkiyeyi, sıhhiyeyi... aynı şekilde değerlendirebiliriz.
Bu dairelerdeki icraatlar birbirine bakar, birbirini ikmal eder, birbirine kuvvet verir.
"Rubûbiyetinin mertebelerinde ayrı ayrı, fakat birbirine bakar şen ve namları" (var.):
Allah, Rabbü’l-âlemîn’dir. Bütün âlemleri o terbiye etmiş, yani her bir âlemi ve o âlemin her bir ferdini, bir ilk noktadan itibaren terbiye ederek en son şekline getirmiştir. Her bir âlemde bu terbiyenin ayrı bir şekli sergilenmekte ve bu terbiyeler bir birbirine bakmaktadır. Yani, bu terbiyeler arasında yakın münasebetler vardır.
Bu hakikatin sayılamayacak kadar çok misallerinden birkaçını hatırlamakla iktifa edelim:
- Güneşi büyük bir ısı ve ışık kaynağı olarak terbiye eden Allah, yeryüzündeki canlıları da bunlardan faydalanabilecek şekilde terbiye etmiştir. Güneş'in terbiyesi ile gözlerin terbiyeleri birbirinden çok farklıdır, ama bunlar birbirine bakmaktadır; yani aralarında çok yakın alâka vardır. Havanın terbiyesiyle ciğerlerin terbiyesi, rızıkların terbiyesiyle midelerin terbiyesi arasında da çok yakın münasebet vardır ve bu terbiyeler birbirine bakmaktadırlar.
- Bir misal de kendi bedenimizden verelim. Elimiz tutacak şekilde, ayaklarımız yürüyecek biçimde, gözümüz görmeye, kulağımız işitmeye uygun olarak terbiye edilmişlerdir. Bunların terbiyeleri birbirinden çok farklıdır, ama bu terbiyeler birbirine bakmakta, hepsi bedende ayrı ve ehemmiyetli bir vazife deruhte etmekte ve ihtiyaçlarımız böylece yerine gelmektedir.
“Nam” kelimesi, şu hakikate işaret eder: Rab ismi umumîdir, her şeyin terbiyesi bu ismin tecellisiyle gerçekleşir. Her bir farklı terbiye de ayrı bir nam ile anılır.
Cenâb-ı Hak, gökleri ve yeri terbiye etmesi cihetiyle "Rabbüs’semavâti-ve’l-arz" olarak isimlendirilir. Cenneti ve cehennemi terbiye etmekle "Rabbü’l-cenneti ve nâr" unvanıyla anılır. Buna göre her bir âlemin, yeryüzündeki her bir canlı türünün, hatta her bir ferdin farklı terbiye görmesiyle Rab ismine ait farklı terbiye namları kendini gösterir.
İnsanda rububiyet, yani Allah’ın terbiye ediciliği çok farklı dairelerde ve birbirinden çok farklı şekilde tecelli etmektedir. Allah, insan ruhunu beden ülkesine bir sultan olarak terbiye etmiştir. Bu sultan, bütün organları idare eder.
Küçük âlem olan insandaki bu ilahî terbiyeler, büyük insan olan kâinatta da bir başka şekilde kendini gösterir. Güneş'in, Ay'ın, havanın, suyun terbiyeleri de birbirinden ayrıdır; ama bütünü birbirine bakarlar ve kâinat ağacında yahut fabrikasında her biri kendine verilen vazifeyi en güzel şekilde icra ederler...Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar