"Vicdan lâkaytlığa alışır, cumudet peyda eder." ifadesinin geçtiği yeri yorumlar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Mantıkça mukarrerdir ki; zihin, melzumdan tebaî olarak lâzıma intikal eder ve lâzımın lâzımına tabiî olarak etmez. Etse de ikinci bir teveccüh ve kasd ile eder. Bu ise, gayr-ı tabiîdir..."(1)
Burada melzum Kur’an üzerine yazılmış tefsir ve kitaplar oluyor lazım ise Kur’an’ın bizzat kendisi oluyor; lazımın lazımı da Kur’an’ın kudsiyeti yani kutsallığı ve ulviliği oluyor.
İnsan zihni melzum (tefsirler) üzerine odaklanmış ise lazıma (Kur'an’a) dolaylı ve ikincil bir nazarla bakar hali ile lazımın lazımı olan kudsiyeti tamamen unutur aklına hiç getirmez aklına getirmek istese de bu ciddi bir niyet, tefekkür ve teveccüh gerektiriyor ki bu tabi ve doğalın yerini asla tutmaz.
İnsan zihni ilk Kur’an’a odaklanmalı, sonra tefsirlere yardım almak için bakmalıdır.
"...Meselâ, hükmün mehazı olan şeriat kitapları melzum gibidir. Delili olan Kur'ân ise, lâzımdır. Muharrik-i vicdan olan kudsiyet, lâzımın lâzımıdır. Cumhurun nazarı kitaplara temerküz ettiğinden, yalnız hayal meyal lâzımı tahattur eder. Lâzımın lâzımını nâdiren tasavvur eder. Bu cihetle, vicdan lâkaytlığa alışır, cumudet peyda eder."(1)
İnsanların hayatını tanzim eden İslami hükümlerin kaynağı ve talim edildiği yer; şeriat kitaplarıdır. Şeriat kitaplarında talim edilen bu hükümlerin sadık ve doğru olduğunu ispat edip, meşruluk kazandıran baş delil ise; Kur’an'dır.
Bu açıdan bakıldığında Kur’ani ilimler lazım, şerait kitapları ise bu lazıma yani Kur’an’a istinat eden melzumdur. Burada lazım (Kur'an) binanın betonarmesi gibi, melzum ise (Şeriat kitapları) binanın duvarları gibidir. Lazımın lazımı olan İlahi kudsiyyet ise binanın temeli gibidir. Temel olmadan bina ve içindekiler de olamaz.
İnsanın vicdanını harekete geçirip itaate sevk eden en etkili sebep; bir şeyin kudsi olmasıdır. Kur’an’ın bütün şeriat kitaplarından daha tesirli olmasının nedeni; İlahi bir kudsiyete sahip olmasından dolayıdır. Bu sebeple de kudsiyet lazımın lazımıdır, yani ibadetlerin aşk ve şevkle yapılabilmesi için Allah'ın emirlerine dayalı olan bu kudisyet kulluğun ayrılmaz bir parçası, bir niteliğidir.
Maalesef insanların dikkat ve bakışı genelde melzum olan şeriat kitaplarında toplandığı için, asıl tesirli olan lazımı, yani Kur’an’ı zor hatırlıyor. Dolayısı ile de lazımın lazımı olan kudsiyeti, nadiren düşünür. Böyle olunca insanların vicdanındaki latif mekanizma harekete geçmiyor. Vicdan akıl gibi mana ile değil, hissiyat ve kudsiyet ile tahrik olur. Kudsiyet düşünülmeyince; vicdan paslanıp işlevselliğini zamanla yitirir.
(1) bk. Sünuhat, Kur'an'ın Hakimiyet-i Mutlakası.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü