Nurdan Vecizeler: Sıfatlar

Lâfza-i celâli, bütün sıfât-ı kemâliyeyi tazammun eden bir sadeftir. Çünkü Lâfza-i Celâl, Zât-ı Akdese delâlet eder; Zât-ı Akdes de, bütün sıfât-ı kemaliyeyi istilzam eder. Öyleyse, o lâfza-i mukaddese, delâlet-i iltizamiye ile, bütün sıfât-ı kemâliyeye delâlet eder.

Hayat, Ona zâtîdir. Zâtî olan, zâil olamaz. Evet, ezelî olan, elbette ebedîdir. Kadîm olan, elbette bâkidir. Vâcibü’l-Vücud olan, elbette sermedîdir.

Eşyanın hilkatinde sür’at-i mutlaka ile vüs’at-i mutlaka içinde görünen suhulet-i mutlaka, Sâniin ilmine nihayet olmadığına hads-i kat’î ile delâlet eder.

Perdesiz, güneşe karşı zemin yüzündeki eşya, güneşi görmemesi kàbil olmadığı gibi, o Alîm-i Zülcelâlin nur-u ilmine karşı eşyanın gizlenmesi, bin derece daha gayr-ı kabildir, muhaldir. Çünkü huzur var. Yani, herşey daire-i nazarındadır ve mukàbildir ve daire-i şuhudundadır ve herşeye nüfuzu var.

Cenâb-ı Hakkın mahlûkatındaki tasarrufu, yalnız bir emir ve iradeyle olur. Bizzat mübaşereti yoktur; şemsin kâinatı tenvir ettiği gibi...

Kudret-i Ezeliye, Zât-ı Akdes-i İlâhiyenin lâzime-i zaruriye-i zâtiyesidir. Yani, bizzarure Zâtın lâzımesidir; hiçbir cihet-i infikâki olamaz. Öyle ise, kudretin zıddı olan acz, o kudreti istilzam eden Zâta bilbedâhe ârız olamaz.

Kudret hem basit, hem nâmütenâhi, hem zâtî; mahall-i taallûk-u kudret hem vasıtasız, hem lekesiz, hem isyansızdır.

Kudretin nisbeti kanunîdir. Yani, çoğa-aza, büyüğe-küçüğe bir bakar.

Baharı icad etmeyen, bir elmayı icad edemez. Zira o elma, o tezgâhta dokunuyor.

En büyük, en küçük kadar kudretine nisbeten rahattır. Küçük, büyük kadar san’atlıdır; belki, san’atça, küçük büyükten daha büyüktür. Bütün mazideki acaib-i kudreti olan vukuat şehadet eder ki, o Kadîr-i Mutlak, bütün istikbaldeki acaib-i imkânâta muktedirdir. Dünü getiren yarını getirdiği gibi, maziyi icad eden o Zât-ı Kadîr, istikbali dahi icad eder. Dünyayı yapan o Sâni-i Hakîm, âhireti de yapar.

İndirme Linkleri
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...