Yatsı namazında ve onun vaktindeki hikmette geçen, "insanın bakiye-i asarının da kaybolduğu ve nisyana uğradığı" ifadesini açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Bakiye-i âsâr denilince, insanın geride bıraktığı her şey anlaşılır. Bunlar ana hatlarıyla evlat, mal ve makamdır. İnsanın kabre konulmasından kısa bir süre sonra malı taksim edilir; artık o mal başkalarının olmuştur. Makamına zaten en kısa zamanda bir vekil tayin edilir ve prosedür süratle tamamlanarak vekil asil yapılır. Artık o makamda da o kimsenin namı, şanı kalmamış, unutulmaya terk edilmiştir.
İnsanın geride bıraktığı çocukları ve diğer yakınları ise onu bir süre anarlar. Fatihalarında onun ismini zikreder, durumları müsait ise kurban bayramında bir hisse ona ayırır, sevabını ona bağışlarlar. Bütün bu yapılanlar akşam ile yatsı arasında geçen zamana benzetilmiştir. Yani gündüz kaybolmuş, ancak gece bütün siyahlığıyla henüz çökmemiş, kısmî bir aydınlık kalmıştır. Yatsı vaktinde karanlık yeryüzünü bütünüyle kaplar ve gündüzün ışığından hiçbir eser kalmaz. İnsanın geride bıraktığı yakınları da ölümü tadar ve bu dünyadan göçüp giderler. Artık ona ne bir Fatiha okuyacak kimse kalmıştır, ne de onun namına hayır yapacak birisi. İşte bu hal insanın yatsı vaktidir.
Bu vakti ibretle düşünmeli ve ölümü tatmadan kendi elimizle kendi sevap hanemize daha çok sevap yazmaya çalışmalı, geride bıraktıklarımıza bel bağlamamalıyız.
OKUMA PARÇASI: PİŞMAN RUH
Bir cenazenin kabre konulmasından sonra, böcekler bedene ilişinceye kadar, hısım akraba da taziyelerini hemen hemen bitirmiş olurlar. Daha sonra mirasçılar mal bölme görüşmelerine, hayvancıklar da bedeni parçalamaya koyulurlar. Her iki faaliyet de bir bakıma, birlikte yürütülür. Beden tüketilir, servet dağıtılır.
Bu hâli hayretle seyreden ruh, gafletle geçen günlerine şimdi pişman olarak elini dizine vurmak ister; ama ortada artık ne el kalmıştır, ne de diz...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü