Tabakalar arasında musalâhanın temininin "Zekât ve zekâtın yavruları olan sadaka ve teberruatın heyet-i içtimaiyece yüksek bir düstur ittihaz edilmesiyle" olmasını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hülâsa, tabakalar arasında musalâhanın temini ve münasebetin tesisi, ancak ve ancak erkân-ı İslâmiyeden olan zekât ve zekâtın yavruları olan sadaka ve teberruatın heyet-i içtimaiyece yüksek bir düstur ittihaz edilmesiyle olur." (İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi, 3.Âyetin Tefsiri)
İslam dini, fakir ile zengin arasında zekât, sadaka, teberru (bağış) gibi yardımlaşma köprüleri tesis eder. Ta ki zengin sınıf ile fakir sınıf arasında haset, kin, düşmanlık ve zulüm meydana gelmesin. Tabakalar arasında barış ve huzurun temini ve sınıflar arası sıhhatli bir münasebetin tesisi ancak böyle tesis edilebilir.
Zekât ve yardımlaşmanın tesis edildiği toplumlarda muhtaç kimse kalmayacağı için gasp, hırsızlık, haset ve kinden dolayı mala zarar verme gibi durumlar da olmayacaktır. Mal ticaret, sermaye, huzur ve güven içinde olacaktır. Bu da zekâtın başka bir faydasıdır.
Zekât sadece sınıflar arası bir köprü vazifesi görmüyor. Zekât aynı zamanda her bir insanın hayatını bereketlendirip, muhtemel bela ve musibetlere karşı da bir zırh oluyor. Yani zekâtını hakkı ile veren bir zenginin hem malı bereketleniyor hem de başına gelebilecek bela ve musibetlere mâni oluyor. Tabiri caiz ise, zekât her insan için manevî zırh ve sigorta vazifesi görüyor. Zekât verilmediği takdirde insan hem manevî açıdan hem de maddî açıdan büyük bir risk ve tehlike altına giriyor. Maddî cihette musibetlere maruz kalırken, manevî yönden de ebedî hayatının mahvına sebep olur. "Cezalar amelin cinsine göre verilir." kaidesince kıtlık, iktisadî buhran, enflasyon, ticarî malın telef olması vesaire gibi birçok musibetin sebebi zekâtın terk edilmesi şeklinde değerlendirilebilir. Faraza o yıl içinde 5.000 TL zekât vermesi gereken kişi, onu vermediği takdirde, bir kaza yapar ve arabasında o kadar hasar meydana gelir. Allah zekât vermemenin cezasını bir şekilde insana ödetir. Misalleri çoğaltabiliriz.
Komünizm fıtrata aykırı hareket ederek, sınıfsız bir toplum ideolojisi tesis etmeye kalkıştı ve neticesinde yüz yıllık bir gerilime, savaşlara, ihtilallere ve dehşetli katliamlara sebebiyet verdi. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının temelinde bu sınıf kavgası yatmaktadır. Sovyetler Rusya’sında proletarya rejiminin tesis edilebilmesi için 60 milyona yakın insan katledildi ve bir o kadar insanın ömrü de sürgünlerde geçti.
Proletarya (emekçi) diktatörlüğü, Marksizm’deki siyasî proleter düşünceye göre, kapitalizmle komünizm arasında uzanan geçiş döneminin ifade eder. Sosyalizm dönemi, komünizme yani sınıfsız topluma geçiş dönemi olması itibarıyla proletarya diktatörlüğü dönemidir.
Komünizmin zıt ideolojisi de kapitalizmdir. Kapitalizm de hırsın ve sermaye biriktirme hastalığının adıdır ve bu uğurda her yol mübahtır. Faiz, sömürü, kumar, rüşvet, merhametsizlik vesaire kapitalizmin para kazanma ve sermaye biriktirme vasıtalarından bazılarıdır. Komünizm işçi, sınıfını teşkilatlandırıp zenginlere düşman ediyor, kapitalizm de bu sınıfı elinden geldiği kadar ezip sömürmeyi ideoloji haline dönüştürüyor. Bu durumda sınıflar arasında müthiş bir kin ve düşmanlık başlıyor, hatta iş savaşa kadar uzanıyor.
İslam bu iki aşırı ideolojiyi reddederek, iki sınıf arasında barış ve huzuru tesis etmek için zekâtı farz, faizi haram kılıyor. Zekât fakir ve zengin olan iki sınıf arasında köprü vazifesi görürken, faiz ve benzerlerinin haram kılınması da haksız kazanç elde etme ve sömürme hastalığının ilacı oluyor. Sınıflar arası barış ve huzurun tek ve fıtrî yolu budur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü