"Acaba, talebelerin, نَصَرَ, نَصَرَا, نَصَرُوا, نَصَرَتْ... gibi sarf ve nahvin küçücük meseleleri tekkelerdeki virdlere râcih gelirse, Risâle-i Nur’un..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Acaba, talebelerin, نَصَرَ, نَصَرَا, نَصَرُوا, نَصَرَتْ... gibi sarf ve nahvin küçücük meseleleri tekkelerdeki virdlere râcih gelirse, Risâle-i Nur’un: اٰمَنْتُ بِاللهِ وَمَلٰۤئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَبِالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ deki hakaik-ı kudsiye-i imâniyeyi en kat’î ve vâzıh bir sûrette ders verip, en muannid zındıkları ve en mütemerrid feylesofları susturup ders verirken, onu bırakıp, yahut sekteye uğratıp, veyahut kanâat etmeyip, tarikat hevesiyle Risâle-i Nur’dan izin almayarak kapanmış hangâhlara girmek, ne derece yanlış olduğunu ve bizim bu şefkat tokadına ne derece istihkak kesbettiğimizi gösteriyor."(1)
Tarikat, imanı sağlam ve ibadetlerini ifa eden birisini alıp manevî makamlara çıkarma yoludur. Oysa bu zamanda insanların ekseriyetinin imanı tehlikededir. Zira farzlar terk edilmiş, günahlar rahatlıkla işlenir bir hâle gelmiştir. Böyle bir ortamda en mühim vazife insanların imanını kurtarmaktır ki, Risale-i Nurlar bu hizmet üzerine hareket ediyor.
Böyle çok ehemmiyetli ve nazik bir hizmeti bırakıp, bu zamanda tatbiki pek müşkül hâle gelmiş tarikata heveslenmek, hakikaten Nur talebeleri açısından kabul edilemez bir davranıştır. Yanlış anlaşılmasın, burada tarikat mesleğinde gidenlere bir sitem ve bir ikaz yoktur. Buradaki serzeniş ve ikaz, taritakata ve tarikat mensuplarına değil, tamamı ile iman hizmetini zaafa uğratan ve tarikata heveslenen bazı Nur talebelerinedir. Risale-i Nurlar Nur talebelerine kâfi ve vafidir, hariçte nur ve feyiz aramaya lüzum yoktur. Risale-i Nur hem aklı hem kalbi işlettiren bir meslek olduğu için, ilim ehlini de tasavvuf ehlini de dairesine çeker.
Eskiden on beş yılda elde edilecek ilmi hakikatleri, Risale-i Nur on beş haftada, kırk yılda ulaşılamayan velayet makamını istidatlı olanlara kırk dakikada vereceğini Üstad Hazretleri söylüyor. Üstelik ağır tarikat disiplinlerine girmeden Risale-i Nurlar ile bu manalara ulaşılabiliyor. Risale-i Nur bu zamanda hem medreseyi hem de tekkeyi temsil ediyor. Böyle bir hususiyeti olan bir yolu bırakıp sadece kendi nefsinin kurtulmasını düşünmek büyük bir zarar ve büyük bir kayıptır.
“İlm-i kelâm vasıtasıyla kazanılan marifet-i İlâhîye, marifet-i kâmile ve huzur-u tam vermiyor. Kur’ân-ı Mu'ciz-ül Beyan-'ın tarzında olduğu vakit, hem marifet-i tâmmeyi verir, hem huzur-u etemmi kazandırır ki; ِinşaallah Risale-i Nur'un bütün eczaları, o Kur’ân-ı mu'cizül beyan'ın cadde-i nuranîsinde birer elektrik lâmbası hizmetini görüyorlar.” (Mektubat)
“Kur’ândan gelen o sözler ve o nurlar, yalnız aklî mesail-i ilmiye değil; belki kalbî, ruhî, hâlî mesail-i imaniyedir ve pek yüksek ve kıymetdar maarif-i İlâhîye hükmündedirler.” (Mektubat)
“Ulûm-u imaniye, hususan doğrudan doğruya ihtiyaca binaen ve yaralarına devaen Kur’ân-ı Hakîm'in esrarından manevî ilâçlar alınsa ve tecrübe edilse; elbette o ulûm-u imaniye ve o edviye-i ruhaniye, ihtiyacını hissedenlere ve ciddî ihlas ile istimal edenlere yeter, kâfi gelir.” (Mektubat)
“Bir sene bu Risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan; bu zamanın mühim, hakikatlı bir âlimi olabilir.” (Lem’alar)
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Sekizinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü