"Bazı da hissiyat-ı nefsiye damarlara ilişir, bir derece hükmünü kalb, akıl ve ruhun rağmına olarak icra eder." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, Risale-i Nur şakirtlerinin kalbi, aklı, ruhu böyle aşağı, zararlı, süflî şeylere tenezzül etmez. Fakat herkeste nefs-i emmâre bulunur. Bazı da hissiyat-ı nefsiye damarlara ilişir, bir derece hükmünü kalb, akıl ve ruhun rağmına olarak icra eder. Sizlerin kalb ve ruh ve aklınızı itham etmem. Risale-i Nur'un verdiği tesire binaen itimad ediyorum. Fakat nefis ve hevâ ve his ve vehim bazan aldatıyorlar."(1)
"Bazı da hissiyat-ı nefsiye damarlara ilişir...” Bu cümle nefsin arzu ve hissiyatının akıl, kalp ve ruha galip gelmesi ve insanı günaha veya kusura götürmesine kinayedir. "Şu kötü huy adamın damarına işlemiş" demek ile aynı manaya geliyor. Nefis ve onun süflî arzuları insanın dem ve damarlarına öyle bir işlemiştir ki onu söküp atmak kabil değildir. Bu yüzden, insan ne kadar kâmil ve sağlam bir imana da sahip olsa, kusur ve hatadan hali olamıyor, bazan aldanıyor.
‘İzzet-i nefis damarı, ırkçılık damarı, kıskançlık damarı, tembellik damarı, enaniyet damarı‘ gibi ulviyetten uzak her türlü his bu tabirin içine girer. Bazen bu hisler hakikî manasıyla olmasa da hayal mertebesiyle kâmil insanlarda da görülebiliyor. İşte o büyük zatların bu süfli hislerin gölgelerine bir an için de olsa kapılmalarını Üstad Hazretleri, mecazî nefs-i emmare ile izah ediyor ve bunu bizde hükmeden hakikî nefs-i emmareyle karıştırmayalım, diye de şu hatırlatmayı yapıyor:
“Bu zatlardaki, nefs-i emmare değil, belki a’saba devredilen nefs-i emmarenin vazifesidir. Maraz ise kalbî değil, belki maraz-ı hayalîdir.” (26.Mektup)
Mesela, ene duygusu âdete insanın bedeninde toplardamar gibidir, sökülüp atılması kabil değildir. Kişi ne kadar ihlaslı ve kâmil de olsa ene duygusu depreşip onu bazen enaniyet yapmaya sevk edebiliyor.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Birinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü