"Âlem-i Misâl" ne demektir?
"Âlem-i misal" ruhlar âlemi ile cismani âlem arasında mı?
Değerli Kardeşimiz;
Âlem-i misal, ruhlar âlemi ile cisim âlemi (âlem-i şahadet) arasındaki geçiş âlemi diye tarif edilmiştir.
Âlem-i Misal; maddi âlemle ruhlar âlemi arasında bir köprü âlemidir. Bu âlem hem maddî âlemden, hem de ruhlar âleminden vasıflar almıştır. Misal âlemi, hayale yakın bir âlemdir. Maddi âleme göre misal âlemi daha latif ve hafif bir âlemdir.
Toprak sudan nasıl daha katı, taştan daha latif ise, âlem-i misal de şu görünen âlemden daha latif, ama ruhlar âleminden daha kesiftir. Bu yönüyle de ikisi arasında bir köprü gibidir.
Diğer âlemlerin olduğu gibi, âlem-i misalin küçük bir misali de insanda mevcut. Nur Külliyatı'ndan, bu misalin, “hayal” olduğunu anlıyoruz. Daha önce gittiğimiz bir beldeyi hayalimizde canlandırdığımızda, hayal âlemimizde o şehrin bir misali teşekkül eder. İşte bu şehrin aslı âlem-i şehadetten, hayaldeki şekli ise âlem-i misaldendir.
Bir ayna karşısında durduğumuzda da iki şahıs karşı karşıya gelir. Bunlardan birisi hakiki, ikincisi ise misalidir.
Bu misallerin ışığında diyebiliriz ki, şu gördüğümüz âlemdeki her şeyin, her hadisenin bir misalinin mevcut olduğu ayrı bir âlem var. Ve o âleme, âlem-i misal deniliyor.
Öte yandan, âlem-i misal kâinatta cereyan eden her hâdisenin, her sevap ve günahın şekil giydiği bir âlemdir. Bir sahabî, “rüyasında kendisine süt ikram edildiğini” görür. Allah Resulü (asm.) rüyada süt içmeyi “ilim” olarak tevil eder. Demek ki ilim manası rüyada süt olarak kendini göstermiş oluyor. Âlem-i misalde de bunun çok daha ilerisi bir tecelli olduğu anlaşılıyor...
“Âlem-i misal, âlem-i ervahla âlem-i şehadet ortasında bir berzahtır. Her ikisine birer vecihle benzer." (Barla Lahikası)
Berzah, köprü manasına geliyor. Sonbahar; yaz ile kış arasında bir köprüdür; yazdan daha serin, kıştan daha sıcaktır. İlkbahar; kış ile yaz arasında ayrı bir köprüdür; kıştan daha sıcak, yazdan daha serindir.
Bu köprüler her iki âlemle de bağlantılıdırlar. Bir yönleriyle birine, diğeriyle berikine benzerler.
Bu köprüler her iki âlemle de bağlantılıdırlar. Bir yönleriyle birine, diğeriyle berikine benzerler.
Şu gördüğümüz âlemdeki her şeyin, her hâdisenin bir misalinin mevcut olduğu ayrı bir âlem var. Ve o âleme, âlem-i misal deniliyor.
Misal âlemi, ruhlar âleminden daha kesif; şu âlem-i şahadetten ise daha lâtif. Bu mahiyetiyle, iki âlem arasında bir berzah gibi.
Ahmed Avni Konuk, âlem-i misal hakkında şunları yazıyor:
"Bu mertebeye âlem-i misal tesmiye olunmasının sebebi budur ki, âlem-i ervahtan zahir olan her bir ferdin, âlem-i ecsamda iktisap edeceği surete mümasil bir suret bu âlemde hasıl olur. Âlem-i misal, âlem-i ervahın feyzini, âlem-i ecsama isale vesiledir." (Füsusu’l-Hikem Şerhi, 1-33)
Öte yandan, bu âlem, kâinatta cereyan eden her hâdisenin, her sevap ve günahın şekil giydiği bir âlemdir.
İşte, hem ruhlar âlemiyle hem de şu görünen âlemle ilgisi bakımından âlem-i misal, bir köprü âlemdir.
İnsan şu kâinatın küçük bir misalidir ve her âlemden bir numune onun fıtratında derc edilmiştir. Nasıl göz, görüntü âlemine açılan bir kapı ise, hayal kuvveti de âlem-i misale açılan bir penceredir. Maddî âlemdeki eşyanın hayalde bir yansıması ve tezahürü vardır. Bu yansıma ve tezahürün aslı maddî âlemden, hayaldeki abartılı ve geniş hali ise, misal âleminden geliyor.
Misal âlemi kaderin yazılı olduğu âlem değildir. Kader levhalarının yazılı olduğu âlem levh-i mahfuzdur. Levh-i mahfuz Allah’ın ilminin bir unvanı ve her şeyin en ayrıntısına kadar yazılı olduğu çok ulvi bir âlemdir.
İnsandaki hafıza levh-i mahfuzu temsil ettiği gibi, hayal de âlem-i misali temsil eder. Kalp ve ruhları iman ve ibadet terbiyesi ile nuraniyet kazanan evliya ve âlimler de o âlemleri ve sakinlerini görüp görüşüyorlar ve münasebet içindedirler.
Bazen levh-i mahfuzun cilveleri bazen de kader mektuplarının numuneleri ile karşılaşıyorlar. Hatta avam insanlar da rüya yolu ile o ruhanîler ve meleklerle bir cihetle münasebet kurmuş oluyorlar. Nasıl ki telefon vasıtasıyla dünyanın en ücra köşesindeki biri ile konuşmak mümkünse, aynı şekilde manevî telefonlarla manevî âlemlerin sakinleri ile konuşmak ve görüşmek pekâlâ mümkündür.
Uykuya geçen insanın maddî âlemle münasebeti kesildiği için, sair latife ve duygular gaybî âlemler ile irtibata geçip, oralarda geziniyor. Kalbin ve duyguların terakki ve keskinliğine göre bazen levh-i mahfuzun cilveleri bazen de kader mektuplarının numuneleri ile karşılaşıyor.
Rüyalar, misal âlemi ile maddî âlem arasında bir alış veriştir; yani şahadet âlemindeki eşyanın misal âlemindeki tezahürüdür. Rüyada görülen bu cilveler ve numuneler misal âleminin değişik şekil ve keyfiyetlerine bürünüyor. Zira hakikat âleminden basit bir şey misal âleminde çok büyük görünebiliyor ve müşevveş bir hal alabiliyor. Maddî âlemdeki bir çakıl taşı, misal âleminde bir dağ gibi görünüyor. Maddî âlemin küçük bir tarlası, misal âleminde büyük bir ova gibi yansıyor.
Bu yüzden, rüyalar tabir istiyor. Keşmekeşlik ve mübalağalı haller tabir ile hakikate tatbik edilmesi gerekiyor.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Alem-i misal" veya "Alem-i gayb" mahluk mudur, kıyamet hangi alemde kopacaktır?
Mahlûk, kelime olarak yaratılmış, yoktan var edilmiş her şeye verilen umumi bir mefhumdur Bu noktadan bakacak olursak, Allah'ın Zatı ve isimlerinden başka her şey mahlûk sınıfındandır. Âlem-i gayb ve âlem-i misal de aynı şekilde mahlûk ve yaratılmışlar sınıfına giriyor.
Kıyamet, sadece maddî âlem olan şu kâinatta kopacaktır. Kıyamet, cennet ve cehennemin de içinde bulunduğu gaybi ve manevî âlemlerde kopmayacaktır. Kıyamet, şu maddî âlemin bitişine ve gaybi âlemin başlangıcına bir alamet ve bir semboldür. Bu sebeple kıyametin gaybi âlemlere hiç bir zararı dokunmaz.