"Allah’a abd ve asker olmak öyle lezzetli bir şereftir ki, tarif edilmez." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanı manen terakki ettirmekle Allah’a yaklaştıran ve O’nun rızasına mazhar eden kulluktur. Kulluktan daha tatlı ve şerefli bir şey yoktur. Allah’a abd ve asker olmanın lezzeti tarif edilmez. Bunu anlamak için bu lezzete ulaşan kimselerin hayatlarına bakmak gerekir.
Mevlana Hazretleri’ne “Aşk nedir?” diye sormuşlar: “Ben ol da bil!” demiş.
Bizler bu makamda, misal olması için Allah’a tam mânasıyla abd ve asker olan ve bu lezzetli şerefe ulaşan kullardan bazı hâdiseler nakledeceğiz.
Tâbiinden ve hanım velilerin büyüklerinden olan Rabiatü'l-Adeviyye Hazretleri, Allah’a kulluktan aldığı lezzeti bir duasında şöyle dile getirir:
"Ya Rabbi, eğer sana ibadet etmem cehennem korkusundan ise, beni cehenneme at! Eğer cennete girmek ümidi ile sana ibadet ediyorsam, cennetini yasak eyle! Eğer sırf senin rızan için, sen sen olduğun için ibadet ediyorsam, baki olan cemâlin ile müşerref eyle!"(1)
Hz. Ömer (r.a.), ateşperest bir İranlının sırtına vurduğu hançer darbeleriyle yaralanmış ve komaya girmişti. “Ey Müminlerin emiri! Namaz vakti geldi.” denilince, hemen gözlerini açıyor; “Namazı terk edenin İslam’dan nasibi yoktur.” diyerek, abdest alıp namazını eda ediyordu. İşte bu, Allah’a kul ve O’na asker olmadaki lezzetin bir neticesidir.(2)
Kulluk, Cenâb-ı Hakk’ı bilmek ve O’nu tanımakla doğru orantılıdır. Allah’ı bilmeyen ve O’nu tanımayan kimselerin kulluğundan bahsetmek mümkün değildir. Her güzel haslette olduğu gibi kullukta da zirvede olan Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m)'dir.
Habib-i Edip Efendimiz (a.s.m) şöyle buyurur:
“Bütün insanların serdarıyım, fakat bununla iftihar etmiyorum. Kıyamet günü Livânü’l-hamdi taşıyacağım, onunla da iftihar etmiyorum. O gün bütün peygamberler benim Livânü’l-hamd’imin altında toplanacaklar, ama bununla da iftihar etmiyorum. O gün herkes huzur-u ilâhiye giderken onların imamı ve rehberi olacağım. Herkes umutsuz ve çaresiz beklerken onlara müjdeyi ben vereceğim. Fakat bununla da iftihar etmiyorum. Ben, ancak Allah’a kul olmakla iftihar ediyorum.”(3)
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor:
"Peygamberimiz (a.s.m geceleri mübarek ayakları şişinceye kadar ibadet ederdi.
'Ey Allah'ın Resulü, geçmişte işlenmiş ve gelecekte işlenmesi muhtemel bulunan günahlarını Allah Teâlâ bağışladığı halde, niçin bu kadar yoruluyorsunuz?' dedim. Peygamberimiz (a.s.m):
'Ya Aişe, Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?' buyurdu."(4)
Dipnotlar:
(1) bk. Kavaklı, Rukiye, İlk Dönem Kaynaklarına Göre Sufinin Günlük Hayatı, Yüksek lisans tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007.
(2) bk. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 7/64.
(3) bk. Ebu Davud 4673, Müslim, 2278.
(4) bk. Buhari, Teheccüt, 6; Müslim, Kitabu Sıfati'l-Müsafirine ve Kasrihim, 18.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü