"İbadet" ve "Ubudiyet" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Bu iki terim çoğu kez birbiri yerinde kullanılır. Ancak, aralarında şöyle bir fark da vardır:
Ubudiyet, “kulluk” demektir. Kulun sonsuz aczini, fakrını ve naksını bilmesi ve bu şuurla ömür sürmesi ubudiyettir. Ve ubudiyet süreklidir, kesikli değil; çünkü kulluktan ayrı olduğumuz bir ânımız yoktur.
İbadet ise “Allah’a karşı kulluk vazifelerini yerine getirmek,” manasına gelir.
Ubudiyet bir sahra ise, ibadet o sahrada yer yer yükselen dağlar gibidir.
İbadet belli zaman dilimlerinde yapılır. Senede bir ay oruç tutmak, günde beş vakit namaz kılmak, ömürde bir defa hacca gitmek gibi. Cennette namaz ve oruç gibi ibadetler yoktur ama en büyük ubudiyet olan tefekkür orada da en ileri bir seviyede devam edecektir.
Askerlikte talim saatleri vardır ama askerlik tezkere alana kadar devam eder. Bir asker, askerlik süresince vazifesini yapmak, üstlerine itaat etmek ve kanunlara uymak zorundadır. Aksi halde çeşitli cezalara çarptırılır.
Bir Müslüman da hayatı boyunca istikamet üzere yaşayacak, hep doğru olacak, yalan söylemeyecek, asla kul hakkı yemeyecek, su-i zan etmeyecek, haksızlık yapmayacak, kimseyi aldatmayacak ve haramlardan sakınacaktır.
İbadet; Allah’ın razı olduğu şeyleri yapmak, ubudiyet ise O’nun yaptığına ve O’ndan gelen her şeye razı olmak; “Kahrın da hoş lütfun de hoş” diyebilmek, ibadet ve itaat ile gerçek bir kul olduğunu göstermektir.
İbadet için külliyatta şöyle buyruluyor:
“Abd ile Mâbud arasında en yüksek ve en lâtif olan nisbet, ancak ibadettir.”(1)
Yâni, insan ibadet sayesinde, “Ben Allah’ın kuluyum, O’nun mahlûkuyum, bu dünyada O’nun misafiriyim ve öldükten sonra da, inşallah, O’nun saadet yurdu olan cennete gideceğim.” diyebiliyor.
Kul olduğunu bilen, bu dünyada dilediği gibi ömür süremeyeceğinin şuurunda bulunan ve bu âlemde misafir olduğunun farkında olan bir insan kulluk vazifesini seve seve yerine getirir.
(1) bk. İşârât-ülİ’caz, Bakara Suresi, 21 ve 22. Ayetlerin Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü