"Avam-ı nasa göre zahir-i şeriatı hakikat-i şeriat zannedip, havassa münkeşif olan şeriatın mertebesine hakikat ve tarikat namı vermek yanlıştır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Havas tabaka" denildiğinde başta peygamberler, evliyalar, arifler ve salihler akla gelir. Bu müstesna zatlar gerek imanda gerek ibadet ve takvada gerek ahlâkta çok yüksek makamlara ulaşmışlardır.
Şeriat, avam bir insana da çok yüksek makam sahibi bir peygambere de emrediliyor. Avam bir insanın şeriatı anlayıp yaşaması ile havas dediğimiz insanların şeriattan istifadesi elbette bir değildir.
Mesela, Hz. Ebu Bekir (ra)’in şeriat denizinden aldığı su miktarı yüz bin ton ise, avam bir insanın aldığı su miktarı bir iki litredir.
Peygamberlerde, sahabede, evliya ve asfiyada görünen bütün üstün vasıflar ve faziletler şeriatın meyvesidir. Tarikat, şeriata hizmet eden bir yoldur, meslektir.
Tarikat ve tasavvuf gibi meslek ve meşreplerin esası ve ruhu şeriattan ahzedilmiştir. Lakin bu öz ve ruhu anlama ve anlatma usul ve düsturları insanların kesb ve gayretlerine bakıyor, ona göre şekilleniyor. Yani tarikatlar beşerin mahsulüdür. Böyle olunca, tarikata ve tasavvufa tam bir şeriat nazarı ile bakılamaz. Bu sebeple anlatmak ve anlaşılmak noktasında şeriat gibi geniş ve şaibesiz olamıyor, en azından onun derece ve makamına yetişemiyor.
Şeriat, peygamberler vasıtası ile gönderilmiş hakikatin en saf ve şaibesiz halidir. Doğrudan Allah’ın emri ve kanunudur. Hiçbir beşerî sistem onun derecesine ulaşamaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü