"Ve madem, bu mahiyetteki arzın her tarafına hükmeden ve ekser mahlûkatına tasarruf eden ve ekser zîhayat..." İzah eder misiniz; “Kendi etrafına toplattıran”dan maksat nedir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Burada, insanın istidadının büyüklüğü, mahiyetinin genişliği, ruhuna takılan âza ve cihazatın, duygu ve latifelerinin kâinatı kuşattığı, bütün mahlûkat üstünde büyük bir rütbeye sahip olduğu nazara veriliyor. İnsan, yaratılışı itibariyle kâinatın medarı ve bütün mevcudatın bir nevi haritası ve fihristesi hükmündedir.

Zira Allah insanı diğer mevcudattan farklı olarak sayısız cihazat ve duygular ile teçhiz etmiştir. İnsan sahip olmuş olduğu bu cihazat ve latîfeler sayesinde, bütün mevcudatı ve kâinatı bir karpuz gibi eline alıp tetkik edebilir. Mevcudat aynasında tecelli eden isim ve sıfatların mânasını, en şumullü ve küllî olarak ancak insan tefekkür ve müşahede eder. Hem de insan İlahî isim ve sıfatları idrak edecek muazzam bir kabiliyet ve büyük bir istidada sahiptir.

Bu sebeple kâinat, içindeki bütün unsurlar ve bütün mahlûkat, ona hizmet ediyor, ona göre tanzim edilmiş, ona göre hareket ediyor ve âdeta onun etrafında dönüyor. Mesela, güneş sistemi insan hayatı için hareket eder, gece ve gündüz insanın maişet ve istirahati için yaratılır. Hava insanın nefes alması için, yağmur insanın rızkı için yağdırılıyor vesaire.

Dünya üzerindeki bütün nimetlerin insan etrafında toplatılması ve bu nimetlerin mükemmel bir tezyin ve bediiyat içinde yaratılmaları insanın Allah’a karşı ne denli mes’ul ve yüksek bir mütefekkir olduğunu gösteriyor.

Kendi etrafında toplattıran” ifadesi, Allah’ın bütün nimetleri insana hizmetçi kılması mânasında kullanılıyor. Yoksa insan kendi irade ve kudreti ile her şeyi etrafında toplattırıyor, değildir.

İnsan nihayetsiz âciz, zayıf ve fakir olarak yaratıldığı için bütün kâinat ona hizmet ettiriliyor. Koca güneş onun sobası ve lambası, dağlar, denizler ve ovalar hep ona teshir edilmiş, her şey Allah’ın nâmütenahi şefkati ve inayetiyle onun etrafında pervane gibi döndürülüyor.

23. Söz’ün, İkinci Mebhas’ın Dördüncü Nükte’sinde, canlı-cansız birçok varlığın insana hizmet etmesinin “celb ile, galebe ile, cidâl ile değil..” ancak Allah’ın ihsanıyla olduğu beyan ediliyor.

Celb, galebe ve cidal… O muhteşem Güneş’in ve Ay’ın, o heybetli dağların ve engin denizlerin bu küçük insana hizmet etmelerinde bu şıkların hiçbiri zaten düşünülemez. Onun için, konuyu hayvanlar ve bitkiler cihetiyle ele alalım.

Bir insan diğer bir kişinin hizmetinde çalışıyorsa bunun üç sebebi olabilir. Birincisi, “celb”dir. Yâni o kişi, ilmiyle yahut manevî feyziyle muhatabını kendine hayran etmiş, o da bu büyük zâttan manen faydalanmak için ona talebe yahut mürid olmuş ve hizmetine girmiştir.

İkinci şık, “galebe”dir. Bir kişi, servetiyle yahut makamıyla diğerine rüçhaniyet kazanmış, o da onun yanında memur yahut ücretli olarak çalışmaya başlamış ve böylece onun hizmetine girmiştir.

Üçüncü şık, “cidal”dir. Bir harp olmuş, o harpte esir alınan bir insan, galip devletin bir mensubunun yanına köle olarak verilmiş, böylece ona hizmet etmeye başlamıştır.

Hayvanlar, insanın üstün yaratılışını düşünüp ona hayran olarak hizmetine girmiş değiller. Yine bu hayvanlar, insana ilim yahut kuvvet yönünden mağlup olmuşlar da onun bu galebesinden dolayı ona hizmet ediyor değiller. Keza, insanlarla hayvanlar arasında bir harp olmuş da insanlar galip gelerek onları esir almış da değiller. O halde, şu hakikat açıkça kendini gösterir:

“... ona onun zaafı için teshir edilmiş, onun aczi için ona muavenet edilmiş, onun fakrı için ona ihsan edilmiş, onun cehli için ona ilham edilmiş, onun ihtiyacı için ona ikram edilmiş.” (23. Söz)

Nasıl ki bir çocuk ağlamasıyla, acizliğiyle anne ve babasının şefkatini celp ediyorsa, insan da nihayetsiz acizliği ve fakirliği ile Allah’ın sonsuz rahmeti ve şefkatini kendine celb etmektedir.

Öyle ise insan, bu nihayetsiz acizliğini ve fakirliğini birer dua ve şefaat vesilesi yapıp Allah’a iltica etmeli, O’nun nihayetsiz rahmetine sığınmalı, bütün kâinatı kendisine teshir eden Rabbine itaat ve şükretmelidir.

İnsan arzın halifesi, Cenab-ı Hakk’ın en aziz misafiri ve muhatabıdır. Bütün mahlûkat da Allah’ın misafiridir ve hepsi O’nu hamd ile tesbih ediyorlar. Ama insan diğer misafirler üstünde tasarruf, “Ekser mevcudatın tesbihat ve ibadetlerine müdahale” edebiliyor. Cenâb-ı Hak insana ekser mevcudatın tesbihat ve ibadetlerine müdahale selahiyeti vermiştir. Ormandan ağaç keserek ev yapan bir çiftçi, ağacın tesbihatına son vermiş demektir. Aynı şekilde, bir koyunu kesip yiyen kişi de onun tesbihatına müdahale etmiş olur.

Şu var ki, bu müdahale insan için geniş bir selahiyet ve büyük bir şeref olmakla birlikte, hesapsız kalacak da değildir. İnsan bir gecekonduyu sökerse, onun yerine mükemmel bir apartman oturtacak demektir. Apartmanı söküp gecekondu yapmak yahut hiçbir şey yapmayıp faydasız arsa haline getirmek akıl kârı değildir.

Mahlûkatın tesbihlerine müdahale eden insan, bu tesbihi onlardan çok daha ileri derecede yapma istidadında olduğu için bu selahiyete sahip kılınmıştır. Koyunu kesip yiyen insan, koyunun yapamadığı çok ileri seviyede bir tesbih yapacaktır ki, bu müdahale hikmetsiz olmasın. Ve kendisinden bunun hesabı sorulmasın.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 1.114
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...