"Azimet" ve "Ruhsat" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Azimet; “Kesin karar, niyet, kuvvet, gayretle yapılan iş” manalarına gelir. Fıkıhta ise, “Kulların özürleri göz önüne alınmaksızın üzerlerine farz kılınan fiil” şeklinde tarif edilir.
Azimet, herkesi bağlayan İslâmiyet’in asıl hükümleridir ve her Müslüman buna uymak mecburiyetindedir. Bunlar, oruç, namaz, hac, zekât gibi herkesi ilgilendiren genel hükümlerdir.
Ruhsat ise; asıl olan ve umumu ilgilendiren hüküm değildir. Asıl hükmü yerine getirmeyi zorlaştıran veya imkânsız hâle getiren bir sebep dolayısıyla ikinci derecede olan hükümdür ve kullara bir kolaylıktır. Meselâ, oruç tutmak farz olduğu için herkes tutmak zorundadır. Ancak hastalık ve yolculuk gibi sebepler dolayısıyla orucun bozulması bir ruhsattır ve bir kolaylıktır.
Azimet yolu, haram ve şüpheli şeylerden kaçmayı gerektirir. İsraf azimeti kırar. Asrımızda “sû-i istimalat ile hâcât-ı gayr-ı zaruriye hâcât-ı zaruriyet hükmüne geçip görenek belâsıyla tiryâki olup, terk edememe” umumî bir hastalık haline gelmiştir. Buna karşı en tesirli çare, azimetle amel etmeye çalışmaktır.
“Böyle acib bir zamanda, şüpheli mallarda, zaruret derecesinde iktifa etmek lâzımdır. Çünki haram maldan, mecburiyetle zaruret derecesini alabilir; fazlasını alamaz. Evet, muztar adam, murdar etten tok oluncaya kadar yiyemez. Belki ölmeyecek kadar yiyebilir.”
İmam-ı Şaranî şöyle der: "Dine muhatap olan insanlar bedenen ve imanen ya güçlü veya zayıftırlar. Din, güçlü olanlara azimet, zayıf olanlara ise ruhsatla hükmeder. Meselâ, ezanın abdestli okunmasıyla ilgili rivayet azimeti, abdestsiz okunabileceği şeklindeki rivayet ise ruhsatı bildirir."
İmam bu görüşüne delil olmak üzere; “Allah u Teâlâ, azimetlerini yapanı sevdiği gibi, ruhsatlarını işleyeni de sever” hadis-i şerifini nakleder ve kitabında bu mevzuda birçok misaller verir, mezheplerin içtihadî hükümlerini azimet-ruhsat mizanıyla tartar ve muvazenelerini yapar.
Üç imamın “Ramazan orucu için her gece niyet etmek lazımdır” kavli ile İmâm-ı Mâlik’in “Bütün ay oruç için bir niyet etmesi kâfi gelir” kavlidir.
Birincisi azimet, ikincisi ruhsattır.
İmam-ıŞaranî Hazretleri, mezhepleri aynı pınardan dağılan su arklarına benzetir (Şârânî, s. 44) ve bütün imamların kavillerinin, sözlerinin hepsinin aynı denizden alındığını ifade eder ve mezhepler arası farklılıkların “ruhsat ve azimetten” kaynaklandığını söyler. Yani bir mezhepte azimet kabul edilen bir hüküm, diğerinde ruhsat kabul edilmiştir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Fıkıhta farz olan amelin azimet veya ruhsat olduğunu öğrendim. Peki farz olmayan amellerin nasıl kategorize etmek gerekir? Mesela sünnet namazlarini zaruret olmaksızın yatarak kılabildiğimizi biliyorum. Bunun azimet veya ruhsat olarak değerlendirmek doğru olur mu?
"Kulların özürleri göz önüne alınmaksızın üzerlerine farz kılınan fiil” şeklinde tarif ettiniz. Şimdide nafile içinde geçerli diyorsunuz. Benim kafam karıştı.