Medreselerde yalnız veya toplu olarak dini filmler izlemek uygun mudur? Tesettürlü kadın oyuncular olsa bile, bir Nur talebesinin izlemesi doğru mu? Üstad’ın bu konuda bir görüşü var mı?
Değerli Kardeşimiz;
Bu ve buna mümasil suallere üç kategoride cevap verilebilir. Bunlar bilinirse, bu manada talep ve ihtiyaçlar da ona göre değerlendirilerek uygulanabilir.
Birincisi: Teamül ve ilcaat-ı zamana göre hizmetlerimizi tanzim ve programlarımızı takdim etmektir. Bu meselede birçok faaliyet ve uygulamalara cevaz verilebilir. Yeter ki şeriatın farz ve haram olan ahkamına muhalefet edilmesin. Burada ölçü yapılan hizmetin ve tebliğ faaliyetinin; ilcaat-ı zaman baz alınarak hayırlı veçhelerinin kemiyyeten veya keyfiyeten üstün gelmesi meselesidir. Bu mevzumuzdan hariçtir ve çok su götürür, tarafı mevcuttur ve riskli alanlara bizi sokabilir.
İkincisi: Ayrıca İslamiyet'in ve şeriatın müsaade ettiği ve "helal dairesi" dediğimiz alan ve çerçeveye giren mevzular açısından da değerlendirilebilir. Burada ölçü şeriatın ve sünnet-i seniyyenin hududunu aşmamak ve taşmamaktır. Bu anlamda hizmet tarzları ve usulleri biraz itina ile revize edilerek, işin aslına ve hakikatine yakın bir şekilde vazifeler ifa ve deruhte edilebilir.
Üçüncüsü: Üstadımızın ve Risale-i Nur'un meslek ve meşrebi nokta-i nazarından meseleye bakılırsa, işte burada azami bir hassasiyet ve fevkalade bir takva esasını nazara almamız icap eder. Şimdi üçüncü yaklaşım açısından konuya şöyle cevap verebiliriz.
1. Söz konusu medreseler hakikaten medrese ahkamına ve usulüne uygun bir şekilde tanzim edilmesi icap eder. Muazzez Üstadımız zamanındaki medrese disiplini, hassasiyeti ve itinası ne ise medreselerden anladığımız o olmalıdır.
2. Bu anlamda medreselerde yetişenler ve vazife ifa edenler ise; dava adamları olması hasebiyle sadece hakikat ve füyuzatla meşgul olmaları icap eder. Bu manada dava elemanlarının kendi asli vazifelerinin dışındaki alanlara girmeleri ve alakadarlığı israf anlamına gelir.
3. Bu şekilde sevk ve idare edilen ve hakikatle paralel giden medreseler ve içerisindeki dava adamları; ancak zaruri hallerde insiyatif kullanarak, o da amaç ve gayeyi muhafaza etmek adına bazı müsaadeler olabilir.
4. Nur camiası içerisinde bu anlamda hakikat, füyuzat ve ilim merkezleri ile o sistemde yetişen dava adamları az da olsa numune-i imtisal olması açısından icap etmektedir. Zira mevcut medreselerimiz bu ideal yapı ve hakikatten uzak ve ancak idare-i maslahat açısından açılmış ve vazife ifa eden mekanlar olarak faaliyet göstermektedir. Çünkü zamanın getirdiği şartlar; medreselerimizi ancak gençleri ve içerisindekileri muhafaza ve koruma amacına yönelik vaziyet arz etmektedir.
Mevcut durum ile işin realitesi ve hakikati arasında fevkalade farklar vardır.
Bu farkların ve özelliklerin cereyan ettiği bir zamanda; mensuplarımız ve camiamız içerisindeki insanlar kendilerini hangi kategori ve sınıfta mülahaza ediyor ise; o açıdan meselelere yaklaşmalı ve hizmet planlamaları o durum ve vaziyete göre yapılmalıdır.
Bu sebepten dolayı bir meseleye veya bir hizmet teklifine keskin ve net cevap vermek doğru olmayabilir.
İşin hakikati ve Risale-i Nur'un meşrebi açısından meselelere bakmak; âdeta kılı kırk yararcasına tekliflere hassasiyetle yaklaşmamızı icap ettirir. İşin en doğrusu ve en hakikatlisi, ancak en zor ve müşkül olanı budur.
Zira Muazzez Üstadımız; bu anlamdaki mekanlarda ve elemanlarda istediği şey, sadece ve sadece hakaik ve füyuzatla iştigal etmeleridir.
Hatta Cihan Harbi ile ilgili bir meselede dahi; ehl-i hizmetin ve dava adamlarının alakadarlığını tenkit etmiş, vazifeleri ile meşgul olmalarını tembihlemiştir.
Hanım kızlarımızın içtimai hayattaki vaziyetlerine kesinlikle muhalefet etmiştir. Bu konuda “Kadınlar yuvalarından çıkmış, beşeride yoldan çıkarmış tekrar yuvalarına dönmeli.”(1) ifadesi ile işin hakikat veçhesini nazara vermiştir. Bu mevzuda sıralayacağımız çok hadisat ve beyanat mevcuttur. Ancak yerimizin darlığı bu kadar bir cevapla iktifa etmemizi icap ettirmektedir.
Sonuç itibariyle sualimize üçüncü usül ve tarz üzere yaklaşır isek, yani Risale-i Nur'un ve Üstadımızın mesleği açısından bakacak olursak; bu gibi yaklaşımlara müspet cevap veremeyiz.
Zira bütün sapmalar, sıkıntılar ve dejenerasyon; bidayette bu gibi masumane fikir, düşünce ve muamelatla başlamıştır.
Bu gibi hizmet açılımlarının faydalarını mülahaza ediyorsak mekanlarını, alanlarını ve muhataplarını da ona göre seçmeliyiz ve tanzim etmeliyiz.
Bu mevzu ile alakalı, Arif Nihat Asya'nın meşhur bir dörtlüğüyle cevabımızı sonlandıralım:
"Bize bir nazar oldu,
Cumamız Pazar oldu.
Bize her ne olduysa,
Hep azar azar oldu."
(1) bk. Sözler, Lemeât.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü