"Belki o rızk-ı helâl, iktidar ve ihtiyar ile mâkûsen mütenasiptir." Âyette "İnsan için ancak çalıştığı vardır." buyuruluyor. Nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
"Belki o rızk-ı helâl, iktidar ve ihtiyar ile mâkûsen mütenasiptir. Çünkü, çocukların iktidar ve ihtiyarı geldikçe rızkı azalır, uzaklaşır, sakilleşir."
اَلْقَنَاعَةُ كَنْزٌ لاَ يَفْنىَ hadisinin sırrıyla, kanaat bir define-i hüsn-ü maişet ve rahat-ı hayattır. Hırs ise, bir maden-i hasâret ve sefalettir."(1)
Çalışmak rızkın bir şartıdır, rüknü değildir. Şayet çalışmak rızkın rüknü olmuş olsa idi, çalışmaya güç yetiremeyen herkesin açlıktan ölmesi gerekirdi. Oysa yavrular, hastalar, engelliler gibi çalışmaktan aciz olanlar da bir şekilde besleniyorlar.
Çalışmak şartı, çalışmaya elverişli olanlar için bir şart-ı adidir. Ve çalışmanın şart kılınması, insanın kendine bir meşguliyet olması içindir. Yoksa insan boş oturmaktan sıkılacak ve bizar kalacaktı. Bu yüzden Allah, çalışmayı rızka bir şart-ı adi yapmıştır.
Allah’ın iki ayrı kanunlar manzumesi vardır. Biri Kur’an’ın hükümleri; diğeri ise, şeriat-ı tekvinî ve sünnetullah da denilen tabiat kanunlarıdır. Kur’an hükümlerine itaat ve isyan edenler mükâfat ve cezalarını ekseriyetle ahirette görecekler, tekvinî şeriata uyanların yahut uymayanlar ise karşılıklarını bu dünyada görüyorlar. Mesela tembelliğin cezası sefalettir.
Beşeriyetin maddî ve manevî saadet ve terakkisini temin edecek en mühim sebep çalışma ve gayrettir. Tembelliğin İslâm’da asla yeri yoktur. İnsanın ruhen terakkisi iman ve irfan iledir. Ahiret hayatının saadeti ve rahatı hayır ve hasenatla mümkün olacağı gibi, dünya hayatının da huzur ve refah içinde geçmesi yine sa’y ve gayretle mümkündür.
Sadece kevnî şeriata uyup İslam şeriatını terk eder isek, dünyada geçici ve yalancı bir rahatlık yaşar, ebedî saadeti kaybetmiş oluruz. Öyle ise her iki âlemde rahat edip perişan olmamak için, her iki şeriata da uymak zorundayız.
(1) bk. Lem'alar, On Dokuzuncu Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar