Beşinci Mektup'ta geçen; "Hakaik-i imaniyeden bir meselenin inkişafını, binler ezvak ve mevacid ve keramata tercih ederim." ifadesini Mektubat-ı Rabbani'de bulamadım?
Değerli Kardeşimiz;
"Bu gaflet uykusu ne vakte kadar sürecek. Gaflet pamuğu kulaklarda ne kadar kalacak? Bir gün, gözlerden perdeyi kaldıracaklar. Kulaklardan gaflet pamuğunu çıkaracaklar. Fekat, fâidesi olmıyacak. O zemân pişmânlıkdan, utanmakdan başka yapılacak şey olmıyacak. Ölüm gelmeden önce, yapacak işi bilmeli. Yüzü ak olarak, Allahü Teâlâyı özliyerek cân vermelidir. Önce, i’tikâdı düzeltmek lâzımdır. Dinden olduğu tevâtür yolu ile ya’nî çok kimselerin söylemesi ile zarûrî olarak bilinen şeylere inanmak elbette lâzımdır. Bundan sonra, fıkh kitâblarında yazılı olan şeyleri öğrenmek ve yapmak zarûrîdir. Bundan sonra da tesavvuf yolunda ilerlemek gelir."
"Fekat bu, kimsenin bilmediği şeyleri öğrenmek, kimsenin görmediği gizli şeyleri görmek için de değildir. Nûrları, renkleri görmek için değildir. Bunlar oyun, keyf verici şeylerdir. Herkesin gördüğü şeyler ve renkler yetişmiyor mu ki, bunları bırakıp da riyâzetler, sıkıntılar çekerek, bilinmiyen şeyler ve renkler aranılsın? Bu şeyler ve renkler de o şeyler ve renkler de hep Allahü teâlânın yaratdığı şeylerdir ve Onun varlığını ve yaratıcı olduğunu gösteren işâretlerdir. Bu madde âleminde bulunan güneş ve ay ışıkları, Âlem-i misâldeki nûrlardan, renklerden katkat dahâ üstündür. Fekat, bunlar her zemân görüldükleri için ve âlim de câhil de gördüğü için, kıymet verilmiyor, herkesin bilmediği, görmediği nûrlar aranıyor."
"Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr Hazretleri buyuruyor ki, (Ahvâl ve mevâcîdi bize verseler, fekat, Ehl-i sünnet vel-cemâ’at i’tikâdını içimize yerleşdirmeseler, kendimi mahv olmuş bilirim. Eğer, Ehl-i sünnet vel-cemâ’at i’tikâdını verseler, ahvâl ve mevâcîd hiç vermeseler, hiç üzülmem). Bundan başka, bu yolda, nihâyetde kavuşulacak şeyleri, başlangıçda tatdırırlar. Bunun için, dahâ ilk adımda, başkalarının, en son kavuşacaklarını ele geçirirler."(1)
Bazen tercümeden tercümeye farklar bulunabiliyor. Ya da Üstad Hazretleri o mektuptan anladığı mânayı kendi üslubuna göre tercüme etmiş de olabilir. Ama yine de yukarıda takdim ettiğimiz kısımlarda; Beşinci Mektup'taki ifadenin manasını çok rahatlıkla görebiliriz. Bilhassa son paragraftaki Hâce Ubeydüllah-i Ahrâr Hazretlerinin ifadeleri bu manayı tam teyid ediyor.
1) bk. Mektubat, I. Cilt, 210. Mektûb, Tercüme eden: Hüseyin Hilmi IŞIK.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar