"Öyle ise, tarik-i Nakşinin üç perdesi var: Birisi ve en birincisi ve en büyüğü: Doğrudan doğruya hakaik-i imaniyeye hizmettir ki, İmam-ı Rabbani de (r.a.) ahir zamanında ona sülûk etmiştir." İzah eder misiniz, Risale-i Nurlar birinci gruba giriyor mu?
Değerli Kardeşimiz;
Burada "perde", bölüm, kısım manasında değerlendirilebilir. Bir perde ince olursa, onun arkası rahatlıkla görülür. Sualde ifade dilen perdelerden diğerine geçmek de o şekilde kolay olabilmektedir. Haliyle bunun için ciddi bir cehd, gayret ve azim lazımdır.
Risale-i Nur ve müellifi Bediüzzaman Hazretleri, gerek Kur'an-ı Kerim'e gerekse de Resulullah (asm)'a tam ayine olmalarından, herhangi bir perde arada bulunmaksızın hakikatleri doğrudan o menbâlardan ahzedip almışlardır. Dolayısıyla birinci kısımda izah edilen husus da bu meyandadır.
Risale-i Nur eserleri Peygamber Efendimizin (asm) nübüvvet yani ilim cihetinden gelen bir şaheser olmasından hakikatları da Üveysî tarzda, yani doğrudan doğruya o güneşler güneşinden almaktadır.
Üstad Hazretleri tarikat ehli olmamakla birlikte tarikatların zikirlerini okumuş, o yolların feyzinden istifade etmiştir. Üstad Hazretleri “Nur risalelerinin on iki tarikatın hülasası olduğunu”(1) söyler.
Üstad Hazretleri, tarikatın içinde olmamakla birlikte -hâşâ- ona karşı da değildir. Nitekim Üstadımız Yirmi Dokuzuncu Mektup'ta yer alan “Telvihat-ı Tis’a” adıyla yazmış olduğu çok ehemmiyetli ve harika eserinde tasavvufun faydalarını, güzelliklerini, hikmetlerini, hakikatlerini, ehemmiyetini ve dindeki yerini izah etmiştir. Bediüzzaman Hazretleri bu harika eserinde tarikata intisap eden bazı ehliyetsiz fertlerin hatalarını nazara vererek tarikata hücum edenlere karşı tarikatın maksadını, gayesini ve ehemmiyetini fevkalade bir vukufla ortaya koymuş, tarikata hücum eden din düşmanlarına şiddetli ve dehşetli tokatlar vurmuş, herkesin kendi köşesine çekildiği o dehşetli dönemde kaleme aldığı bu eser ile mülhitleri ilzam etmiş, mü’minleri, bilhassa da tarikat erbabını memnun ve mesrur etmiştir.
Üstad Hazretleri Beşinci Mektup'ta meseleyi şöyle hulasa etmektedir:
"Öyleyse, tarik-i Nakşînin üç perdesi var:
"Birisi ve en birincisi ve en büyüğü: Doğrudan doğruya hakaik-i imaniyeye hizmettir ki, İmam-ı Rabbânî de (r.a.) âhir zamanında ona sülûk etmiştir."
"İkincisi: Ferâiz-i diniyeye ve Sünnet-i Seniyyeye tarikat perdesi altında hizmettir."
"Üçüncüsü: Tasavvuf yoluyla emrâz-ı kalbiyenin izalesine çalışmak, kalb ayağıyla sülûk etmektir. Birincisi farz, ikincisi vacip, bu üçüncüsü ise sünnet hükmündedir."
1) bk. Emirdağ Lahikası-II, 49. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Tarikat, gidilen yollar demektir. Fakat istilah olarak tarikat, kalbi meslekler ile Allah'a götüren sistemli çalışma yollarıdır. Mesela, Nakşi, Kadiri, Şazeli, Ruffai tarikatları gibi. Fakat hakikatte ise, Allah'a götüren tüm çalışmalar tarikattır. Çünkü, tarikat Allah'a götüren yollar anlamındadır. Bu nedenle dinler ve dinlerin içerisinde olan tüm şubeler, tarikat anlamına gelmektedir.
Ayrıca, Bediüzzaman Said Nursi hazretleri "Bütün hak tarikler Kur'andan alınmıştır. Ve onların nokta-i müntehası Marifetullahtır." (1) Bu noktadan bakıldığında Risale-i Nur mesleği de bir nevi tarikattır. Hatta Üstadımızın ifadesiyle Risale-i Nur "tarik-i acz mendi " olarak nitelendirilmektedir.
Dolayısıyla, Nakşi Tarikatı'nın da ve Risale-i Nur'un da içerisinde olduğu tüm mesleklerin asıl hedefi, insanları hakkalyakin derecesinde bir imana kavuşturmaktır. En büyük velayet olan velayet-i Kübraya ulaştırmaktır. Tüm meslek ve meşreplerin gayesi bir olmakla beraber, tarzları ve isimleri farklıdır.
(1) bk. Sözler, Yirmi Altıncı Söz.