"Bilmüşahede görüyoruz ki, her bir zihayatın neşvünema zamanında, zerreleri eğri büğrü hudutlara gider, durur..." Buranın devamını Üçüncü Mebhas'ın hülasası olarak toparlayabilir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"NETİCE-İ MERAM: Madem bilmüşahede görüyoruz ki, her bir zihayatın neşvünema zamanında zerreleri eğri büğrü hudutlara gider, durur. Zerreler yolunu değiştirir, o hudutların nihayetlerinde birer hikmet, birer faide, birer maslahatı semere verirler. Bilbedâhe, o şeyin miktar-ı surîsi, bir kader kalemiyle tersim edilmiştir. İşte, meşhud, bedihi kader, o zihayatın manevi hâlâtında dahi bir kader kalemiyle çizilmiş muntazam meyvedar hudutları, nihayetleri var olduğunu gösterir. Kudret masdardır, kader mistardır. Kudret, o maani kitabını, o mistar üstünde yazar."

"Madem maddi ve manevi kader kalemiyle tersim edilmiş müsmir hudutlar, hikmetli nihayetler olduğunu katiyen anlıyoruz. Elbette, herbir zihayatın müddet-i hayatında geçireceği ahval ve etvârı, o kaderin kalemiyle tersim edilmiş. Çünkü sergüzeşt-i hayatı, bir intizam ve mizanla cereyan ediyor, suretler değiştiriyor, şekiller alıyor. Madem böyle umum zihayatta kalem-i kader hükümrandır. Elbette, âlemin en mükemmel meyvesi ve arzın halifesi ve emanet-i kübranın hamili olan insanın sergüzeşt-i hayatiyesi, herşeyden ziyade kaderin kanununa tabidir."(1)

Burada her iki kaderin yani İmam-ı Mübin ve Kitab-ı Mübinin teferruatlı bir şekilde ispatı yapılmaktadır.

Bütün mahlukatın temel taşı hükmünde olan atomların ve zerrelerin ilk yaratılışından kıyamete kadar alacakları tavırlar, geçirecekleri haller, uğrayacakları mahaller, hangi varlığın hangi organında nasıl ve ne kadar vazife ifa edecekleri, ne gibi semereler verecekleri kaderin planıyla tayin edilmiştir. Bütün bu plan ve program hem İmam-ı Mübin hem de Kitab-ı Mübinin düsturlarına tabidir.

Burada İmam-ı Mübin misdardır, Kitab-ı Mübin masdardır. Yani kader misdar görevi görür kudret ise; o misdara göre mahlukatı yaratır ve masdar görevini görür. Çünkü bir zihayatın hayatının tanzimine bakıldığında eğri büğrü hudutların teşkili ve oraya gelen zerrelerin takibi ve bütün varlıklardaki nizamlı, mizanlı ve hikmetli ve semeredar gayeler bir planın ve programın neticesidir. Çünkü her faaliyet, tahavvül ve tebeddül, azim hikmetlere ve maslahatlara binaen gerçekleşiyor.

Fenler bu hususta casuslar gibi; bu tebeddülat ve tahavvülatın hikmet ve faidelerini yazmakla bitiremiyorlar. Hiçbir şeyde abesiyet olmaması her şeyde hikmet ve maslahatın gözetilmesi ve hususen insan hayatının maddi ve manevi terakisindeki muntazam güzellikler ve hikmetli neticeler yine her iki defterden ve levh-i mahfuzdan haber vermekte ve onu ispat etmektedir.

1) bk. Sözler, Yirmi Altıncı Söz, Üçüncü Mebhas.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.381
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

ihlasnur
Hülasaten diyebiliriz ki, her bir sisteme giren hüceyre ya tüm sistem ile entegrasyon içindedir ki her bünyeye göre hemen vaziyet alıyor tüm sistem o minicik hüceyrede var. Veya sırr-ı tevhid ile bakılırsa o hüceyre tüm kainatı kudret izzet azamet kibriyası ile elinde tutan bir zatın - ALLAHIN - emrinde işler çalışır her sisteme böylece entegre olup her sistemden provüzyon alabilir. Tabiki sırr-ı tevhid bunu çok rahat izah etmektedir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...