"Herkes ona dost ve akraba görünür. Bütün memlekette yaşasınlar ve teşekkürler ile bir terhisât-ı umumiye şenliği görüyor." deniyor. İkinci Söz'de geçen bu ifadeleri değerlendirir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Her iki kardeşin başından geçen hâdiseler aynı, ama tesirleri taban tabana zıttır. İyi huylu kardeş, "Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim."(1) sırrınca, başına gelen bütün hâdiseleri güzel yorumlayıp güzel anladığı için, Allah da ona bu güzel anlayışına uygun muamele etmektedir. Yani bütün o hâdiselerin gerçek yüzünü ve sırrını çözen ana iksir ve formül, idrak etme ve bakış açısıdır. İyi huylu kardeş iman ve hidayetin nazarı ile hâdiseleri hep güzel gördüğü için, Allah da ona mükâfat olarak güzel muamelede bulunur.

Kötü huylu kardeş ise, bütün o hâdiseleri çirkin ve tesadüf eseri olarak görüyor ve öyle idrak ediyor. Yine "Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim." sırınca, Allah bu suizan sahibi kişiye, zannı gibi muamele ediyor, onu kötü düşüncelerinin girdabına bırakıyor.

Bu sözün en can alıcı noktası, aynı hâdiseleri iki farklı bakış açısı ile tevil etmektir ki, bu hadis-i kudsî âdeta bu sözün ruhu ve hayatı gibidir.

"İşte bu bedbaht adam, sû- izan ve akılsızlığıyla, gördüğünü adi ve ayn-ı hakikat telâkki etti ve öyle de muamele gördü ve görüyor ve görecek. Ne ölüyor ki kurtulsun, ne de yaşıyor; böylece azap çekiyor. Biz de şu meş'umu bu azapta bırakıp döneceğiz. Tâ öteki kardeşin halini anlayacağız."(1)

Mümin, ölümü ebedî bir saadetin başlangıcı olarak görürken, kâfir ölümü ebedî bir yokluk ve hiçlik olarak görüyor. Allah mümine bu güzel zannından dolayı ebedî bir saadet verirken, kâfire de bu kötü zannından dolayı ebedî bir ayrılmak ve yok olmak telaşını ve endişesini veriyor.

Evet, hâdiselere iman ve hidayet gözlüğü ile bakan birisi, her şeyin iyi ve güzel tarafını görür ve onunla mutlu olur. Zahirde çirkin ve azap gibi duran şeyleri de kadere havale edip, tam bir teslimiyet ve tevekkül ile o huzur ve mutluluğuna zarar verdirmez. Bu sebepledir ki, "Kadere iman eden kederden emin olur." denilmiştir.

Münkir ise, her şeyin ve her hâdisenin kötü ve çirkin tarafını görür ya da öyle anlar. Hayatı bir azap makinesine döner. Sefayı unutur, kederi alır, hayatı zehir olur. Hayat, kâfir için bu kadar azaplı ve sıkıntılı iken, kâfir sanki hiçbir şey yokmuş gibi sadece oyun ve eğlencenin peşindedir. Arkasına ecel aslanı takılmış, önünde ejderha ağzını andıran kabir kuyusu bulunan bir adamın, iştahla dünyanın haram lezzetlerine dalması akıl kârı değildir.

Hâlbuki Üstad Hazretleri şu ibareleri ile âleme nasıl bakılması gerektiğine işaret ediyor:

“Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen güzel rüya görür. Güzel rüya gören hayatından lezzet alır."(3)

"Ne ölüyor ki, kurtulsun, ne de yaşıyor..." ifadesi, kâfirin hayattaki durumunu ve büyük bir sıkıntı içinde olduğunu ifade etmektedir.

Evet, iman her şeyi güzel gösteren bir iksir ve bir nurdur. Her kim hakiki imanı elde ederse, dünyada huzur içinde yaşar, ahirette de ebedî saadete nail olur. İmandan mahrum olanlar ise, dünyada keder içinde yaşarlar, ukbada da elim azaplara dûçar olurlar.

Mesela; ölüm mü’min için ebedî saadetin başlangıcı ve kapısı iken, kâfirin gözünde ebedî bir idam ve yok oluştur. Kabir, mü’min için âlem-i ahirete açılmış bir kapı ve cennet bahçesidir. Kâfir için ise, zulümatlı bir kuyu ağzı ve hiçlik kuyusudur.

Dünya, kâfirin nazarında neticesiz, işsiz, muattal, karmakarışık olarak şuursuz tesadüflerin oyuncağı ve sağır tabiatın ve kör kuvvetin oyuncağı, umum zîşuurun matemhanesi, bütün zîhayatın mezbahası ve hüzüngâhı suretinde görünür.

"Hem mesela; insanın en lâtif ve şirin bir seciyesi olan şefkat, küfür nazarıyla bakılsa, öyle müthiş bir hırkat, bir firkat, bir rikkat, bir musibet olur ki, insanı en bedbaht bir dereceye indirir. Tek bir güzel yavrusunu ebedî kaybeden bir gafil valide, bu hırkati tam hisseder."(4)

Her bir zîhayat, kâfirin nazarında, zalimlerin hücumuna mâruz, miskin birer musibetzededirler.

Keza, mevcudâtı birbirine ecnebî, belki düşman ve câmidâtı dehşetli cenazeler ve bütün zevi'l-hayatı zevâl ve firâkın sillesiyle ağlayan yetimler hükmünde görür ve hakeza.

İşte bu bakış açısı, cehenneme gitmeden önce, cehennemî bir halet-i ruhiye yaşatır. Bu halet-i ruhiyeden kurtulmanın tek çaresi ise -kâfir ve fâsık adama göre- sarhoşluk ve eğlencelerdir...

Kâfirin nefsine uyarak hiçbir şey yokmuş gibi eğlenmesi kendisini geçici bir süre aldatmasıdır.

İlk dokuz sözdeki hikâye ve temsillerin hepsi mühim hakikatleri anlatan ve gösteren birer dürbün ve mercek mesabesindedirler.

Dipnotlar:

(1) bk. Buhârî, Tevhid, 15.
(2) bk. Sözler, Sekizinci Söz.
(3) bk. Münâzarat.
(4) bk. Şualar, İkinci Şua, Birinci Makam.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 19.234
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

semiye
allah razi olsun sorumu cevapladiginiz icin ben risaleleri severek okuyorum ve anlamaya calisiyorum sizin yardiminizla daha iyi anladim insallah tesekkürler
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
İZZET
Üstadımız 23. sözde gayet güzel açıklıyor.Nasılki sağ cihetimiz,sol cihetimiz,ön cihetimiz,arka cihetimiz,üst cihetimiz birde alt cihetimiz olmah üzere cihet i sitte tabir edilen 6 cihet var.Sol chihet:gelecek zaman,sağ cihet:geçmiş zaman, üst cihet:uçsuz bucaksız semavat, alt cihet :üzerinde yaşadığımız kürrei zeminimiz. Arka cihet :bizim arkamızdan gelen bizden küçük insanlar. Ön cihetten maksat bizim önümüzdeki bizden yaşca büyük insanlar. Evet bu 6 cihete iman gözü ile bakınca hepsi nasıl nurlanır aydınlanır.Tam tersi olan imansızlık gözü ile bakınca her taraf nasıl kararır ruh ,kalp dünya ,ukba nasıl zindan olur gayet güzel anlatılmış.Ayrıca tarihçei hayatta anlatılan üstadımızın Sultan reşat zamanında Tren le Kosovaya giderken muallimlere verdiği cevapta Tren yolu kenarındaki el sallayan çocuklara mukabil Herkülü Yunan-i ve Rüstem-i İrani olsa nasıl korkardı diye verdiği misalde bu konuda çok manidardır. Saygılar sunarım.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...