"Hayat, daima sıhhat ve âfiyette yeknesak gitse, nâkıs bir âyine olur. Belki bir cihette adem ve yokluğu ve hiçliği ihsas edip sıkıntı verir, hayatın kıymetini tenzil eder, ömrün lezzetini sıkıntıya kalb eder." Bu cümleleri devamıyla açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
İkinci Lem’ada şöyle buyruluyor:
"Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar." (Lem’alar)
Allah (c.c) insanın fıtratına koyduğu istidatların inkişaf edip kemale ermesi için onu musibetlerle ve hastalıklar terbiye ve tezkiye ediyor.
Bir heykel tıraş bir taşı çekiç ve keskisi ile şekilden şekle sokar. Bazen kırar, bazen döver, bazen kaba yerlerini inceltir, çıkıntılarını törpüler ve hakeza. En sonunda ortaya çok kıymetli bir eser ortaya çıkar. Başlangıçta yontulmamış bir taş iken, zorlu ve meşakkatli bir süreçten sonra baha biçilmez bir sanat haline gelir.
Fıtratımıza yerleştirilmiş olan istidatları da musibetler yontuyor, temizliyor ve kemale erdiriyor. Eğer musibetler, eza ve cefalar olmasaydı, hayat yeknesak kalır, inkişaf etmez ve kemale ermezdi. İnsanın kabiliyetlerinin inkişaf edip kemal bulmasının yolu en başta iman, marifet ve ibadettir. Üstadımız ibadeti ikiye ayırıyor müsbet ve menfi ibadet. İşte hastalıklar ve musibetler bu ikinci sınıf ibadetler olup sabır ve rıza şartıyla insan kalbinin tekâmül vesileleridir.
Belaya tahammül insanı yüceltir. Ruhunu temizler, vicdanına huzur ve kalbine inşirah verir.
İşte, insan henüz işlenmemiş madenler gibi çok geniş ve mükemmel istidatlar ile dünyaya gelir, Bu yüzden Allah, insandaki bu kıymeti açığa çıkarmak ve inkişaf ettirmek için, onun iç âleminde çeşitli imtihanlarla tasarrufta bulunur. Bu imtihan ve işlemek esnasında insan bazı sıkıntı ve meşakkatler çeker, ama netice itibari ile kemale erer, insan-ı kâmil olur ve Cennete layık bir kıymet alır.
Allah, kâinata terakki ve tekemmül verdiğinden, hiçbir şey yeknesak, hareketsiz ve sabit olarak yerinde kalmıyor; sürekli hareket ve gelişme içinde kâinatı çalkalıyor. Her şey için bir kemal noktası tayin etmiş, oraya varana dek zerreler tahrik ve sevk ediliyor.
Fıtratına yerleştirilmiş olan çok istidat ve kabiliyetlerin inkişaf edip mükemmel bir kıvama gelmesi için Allah, insanı musibet, hastalık, sıkıntılar ile terbiye ve tecrübe ediyor. Hayatımıza konulmuş olan ham yetenekleri sıkıntı ve musibetlerle kemale sevk ediyor. Yoksa hareket ve musibetler olmasa, yani Allah insanları tecrübe ve imtihana tabi tutmasa, hayat yeknesak, tekdüze kalıp inkişaf etmeyecekti.
Dünyadaki musibetler ve hastalıklar, insanı olgunlaştırıp kemale götürür. İnsandaki iyi yönlerle kötü yönleri ayrıştırıp tasaffi ettirir. İnsanın zayıf ve ham olan manevî bünyesini kuvvetli hale dönüştürür, sabır ve metaneti sayesinde manen terakki ettirir.
Bu mana ve esasları anlamayan birisi, hayatının kıymet ve değerini takdir edemez. Hâdiseleri ve musibetleri, huzurunu bozan bir düşman şeklinde telakki eder. Hayatın gayesiz ve tesadüfî olduğuna hükmedip, çabuk geçmesi ya da sönmesi için kendini boş, faydasız, haram eğlencelere atar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü