"Kâinatın bu mezkûr yüksek kemâlâtları sönecek ve o ulvî ve kudsî hakikatleri zıtlarına inkılâb edecek." Şirk hangi hususiyetiyle kâinatın hakikatlerini zıtlarına çeviriyor?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Şirkin, iki İlah anlayışından, sebeplerin yaratıcı kabul edilmesine kadar birçok çeşidi vardır. Bütün şirk çeşitleri, insanın Allah’a karşı en büyük vazifesi olan ibadet ve şükür yolunu kapatıyor.

Mesela buğdayı sebeplerden bilen birisi, buğday için Allah’a şükretme ihtiyacı hissetmez. Yine balı arıdan bilen birisinin, o tatlı nimetin kadir ve kıymetini bilip nimet içinde Mün’im’i görmesi ve sonsuz bir şükürde bulunması mümkün değildir.

Hıristiyanlar, teslis inancı ile sadece Allah'a yapılması gereken ibadet ve taati insana ve meleğe de yapıyorlar. Yani Hıristiyanların bu ibadet ve taati şirkin pisliğine bulaştığı için, şirke muhtaç olmayan ve bunu kâinatın her zerresinde gösteren Allah’ın, bu ibadeti kabul edip ondan razı olması asla mümkün değildir.

Sebeplere tapan tabiatçılar ile insana ve meleğe tapan Yahud ve Nasara’nın arasında esas itibari ile bir fark bulunmuyor. Her türden şirkin özünde Allah’ın Vahid ve Ehad olduğu, her şeyin tedbir ve iradesinin O’nun elinde olduğu inkâr edilmiş oluyor. Bu yüzden bütün peygamberlerin en büyük davası tevhid olmuştur. Yani insanlığın yüzünü kesretten vahdete çevirmek peygamberlerin birinci meselesidir.

Bütün mukaddes kitaplarda ve suhuflarda tevhid hakikati beşere ders verildiği gibi, kalpleri ve akılları Allah kelamıyla münevver bütün ulema ve evliya da aynı hakikate kâmil mânada inanmış ve birer peygamber varisi olarak insanlara aynı dersi vermişlerdir. Âlimler tahkikatlarıyla ve ilmî eserleriyle tevhidi ilan ve ispat ettikleri gibi, evliya da aynı hakikatleri keşifleriyle tasdik etmişlerdir.

Dinin diğer bütün esasları tevhid üzerine kurulmuştur. Temelsiz bina nasıl olmaz ise, tevhidsiz bir akide ve din asla ve kat’a olmaz, olamaz. İnsan, küfür, inkâr, isyan, günah ve dalalet ile kâinat çapındaki delillere gözlerini yumar, kulaklarını tıkar, fıtratını köreltir, kalbini karartır ve vicdanını söndürür. Kendini bütün ışık kaynaklarından mahrum bırakır, karanlıklar içine gömülür.

Bir köyde iki muhtar, bir dairede iki müdür, bir ilçede iki kaymakam, bir şehirde iki vali, bir ülkede iki başkan olsa nizam bozulur, her şey hercümerç olur ve işler yürümez.

“Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı, bunların ikisi de fesada giderdi.” (Enbiya Suresi 21/22)

Şu uçsuz bucaksız kâinatın tümünde mükemmel bir nizam, hassas bir mizan ve harika bir intizam var. Dünya muntazam bir şehir ve muhteşem bir saray gibi muntazaman çalışıyor.

Bütün âlemlerdeki hassas nizam ve kusursuz bir intizam ise, tek bir Hâkimi, tek bir Nazımı yani nizam koyucuyu, Cenab-ı Hakk'ın varlığını, birliğini, vahid ve ehad olduğunu güneş gibi göstermektedir. Hal böyle iken, insanın şirke düşmesi, kâinatın bu yüksek hakikatini ve ulvî gayesini hiçe indirir

Kâinatın tümünde birlik var. Birlik ise Bir'i gösterir.

Bu dünya sarayının lambası olan güneş bir tane.

Gece lambası ve kandili olan kamer bir tane.

Rahmet suyu olan yağmuru bir tane.

Bu da bütün âlemlerin Sani’ ve Hâlık’ının bir olduğunu gösterir.

Hülasa, bütün kâinat hal dili ile şirki reddediyor. Bütün peygamberler tevhidi ders verip, şirki reddediyor. Milyonlarca evliya, mürşid, müceddid ve âlim şirki şiddetle men ediyorlar. Her insanın vicdanı şirki reddediyor. İnsanın inadına şirke girmesi, kâinatın çarklarının tersine hareket etmesi değil de nedir acaba?

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 2.755
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...