"Bu dünyadaki musibetler, çirkinlikler, şerler, o ihatalı rahmete münâfidir, bulandırıyor." Sualin cevabını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Eğer denilse, 'Bu dünyadaki musibetler, çirkinlikler, şerler, o ihatalı rahmete münâfidir, bulandırıyor.'”
"Elcevap: Risale-i Kader gibi Nurun risalelerinde bu dehşetli suale tam cevap verilmiş. Onlara havale ile, kısacık bir işareti şudur:
"Her bir unsurun, herbir nev’in, her bir mevcudun, küllî ve cüz’î müteaddit vazifeleri ve o her bir vazifenin çok neticeleri ve meyveleri var. Ve ekseriyet-i mutlakası, maslahat ve güzel ve hayır ve rahmettirler. Ve az bir kısmı, kàbiliyetsizlere ve yanlış mübaşeret edenlere veya ceza ve terbiyeye müstehak olanlara veya çok hayırları sümbül vermeye vesile olanlara rastgelir; zâhirî, cüz’î bir şer, bir çirkinlik olur, bir merhametsizlik görünür. Eğer o cüz’î şer gelmemek için rahmet tarafından o unsur ve küllî mevcut o vazifesinden men edilse, o vakit bütün hayırlı, güzel sair neticeleri vücut bulmaz. Bir hayrın ademi, şer ve bir güzelliğin bozulması, çirkinlik olması itibarıyla, o neticeler adedince şerler, çirkinlikler, merhametsizlikler husul bulur. Demek birtek şer gelmemek için yüzer şerler, merhametsizlikler irtikâp edilir ki, bütün bütün hikmete, maslahata, rububiyetteki rahmete muhalif düşer." (1)
Allah, kâinattaki bir unsura yüz vazife takmış olsa, bunun doksanı hayırlı ve güzel neticeler verse, ama bir kaçı da bazı küçük zararlara vesile olsa, o zaman, o unsurun hayrı zararına galip olmasından, sevk ve faaliyeti lüzumlu olur. Şayet Allah, o unsuru birkaç cüz’î zararından dolayı men edip, faaliyetinden geri bıraksa, o doksan faydalı ve güzel neticesi kaybolacağından, o zaman tam zararlı bir tablo ortaya çıkar. Bu ise Allah’ın rahmet ve hikmetine zıt olur.
"Bir şerr-i cüz'î gelmemek için bin hayrı terketmek, hikmet ve adâlete münâfidir. Çendan şeytan yüzünden ekser insanlar dalâlete giderler. Fakat ehemmiyet ve kıymet, ekseriyetle keyfiyete bakar, kemmiyete az bakar veya bakmaz." (13. Lem’a)
Yaratma noktasından, şer ve çirkin diye bir şey yoktur. Her şey ya bizzat güzeldir ya da neticeleri itibarı ile güzeldir. Bu noktadan bakıldığı zaman, hakikatte ve yaratma hususunda şer diye bir şey yoktur. Şerri binlerce hikmete ve maslahata binaen yaratmak şer ve çirkin değil, ancak yaratılan o şerri işlemek şerdir ve çirkinliktir.
Hem meselâ yağmur yağdırılmasında binlerce güzel neticeler ve hikmetler vardır. Yağmur rahmettir. Yağmur yağdırılmazsa, milyonlarca canlı hayatından olur, dünya adeta kurak ve bereketsiz bir tarlaya dönüşür. Bu yüzden, yağmurun yüz vazifesinden doksan dokuzu menfaatli ve faydalıdır. Yağmurun biraz fazla yağdırılması durumunda bazen sel baskınları olabiliyor. Bazı kimselerin evini su bastı, tarlasına zarar verdi diye; “‘Yağmur rahmet değil, şerdir” denilmez.
Onun için hikmet ve hayır, küçük zararlara ve şerlere bakmaz, neticede hâsıl olan küllî hayra bakar. Yağmurun birkaç cüz’î zararı ise, yine insanların kendi tedbirsizlik ve dikkatsizliğinin bir neticesidir. Sel gibi afetlerin, derenin önüne yapılan evlere zarar vermesi, yağmurun suçu değildir. Kendi hatamız neticesinde selin yıktığı hanemize zarar gelmemesi için, "Keşke yağmur yağmasaydı" desek, o zaman bir tek cüz’î zararın gelmemesi için yağmurun o küllî hayır ve faydalarını yok etmiş oluruz. Bu da o küçük zarara kıyaslanamayacak kadar büyük bir zarar olur. Selden bir iki kişi ölür, ama yağmur olmasa yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok olur.
Üstelik yağmurun bir iki zararlı yönünde bile insanı imtihan etme, terbiye etme, sabrını ölçme gibi daha bilmediğimiz başka hikmet ve güzellikler de bulunuyor. Yani bu gibi unsurlara takılan cüz’î zararların her tarafı şer değildir. Eşyanın her tarafına takılan güzellikleri ve hikmetleri görmek için imanlı bir nazar gerekiyor. Kendi hastalıklı bakışımızla eşyaya bakarsak o incelikleri ve güzellikleri göremeyebiliriz.
(1) bk. On Beşinci Şuâ, Fatiha-i Şerifenin Bir Muhtasar Hülâsası.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü