"Bu fakir-i pür-taksir kardeşinizde, çok mükerrem ve muazzez tanıdığı Üstad'ının bazı hasletlerinden denizden katre nisbetinde vardır." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Yirmi Sekizinci Mektubun Dördüncü Meselesini dört gün evvel, İkinci ve Üçüncü Meselesini ve melfuflarını dün almakla bahtiyar oldum."

"Evvelâ: Muhterem Sabri Efendinin, hakk-ı âcizîde ibraz buyurduğu azîm teveccüh ve takdîr-i Üstadâneleriyle de müsbet tevazuları münasebetiyle birkaç söz söylemeye müsaadenizi rica ediyorum."

"Şöyle ki: Bu fakir-i pür-taksir kardeşinizde, çok mükerrem ve muazzez tanıdığı Üstad'ının bazı hasletlerinden denizden katre nisbetinde vardır..."(1)

"İşte, bu biçare kardeşinizde üç şahsiyet var. Birbirinden çok uzak, hem de pek çok uzaktırlar."

"Birincisi: Kur'ân-ı Hakîmin hazine-i âlisinin dellâlı cihetindeki muvakkat, sırf Kur'ân'a ait bir şahsiyetim var. O dellâllığın iktiza ettiği pek yüksek ahlâk var ki, o ahlâk benim değil; ben sahip değilim. Belki o makamın ve o vazifenin iktiza ettiği seciyelerdir. Bende bu neviden ne görseniz benim değil; onunla bana bakmayınız, o makamındır."

"İkinci şahsiyet: Ubudiyet vaktinde, dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih olduğum vakit, Cenâb-ı Hakkın ihsanıyla bir şahsiyet veriliyor ki, o şahsiyet bazı âsârı gösteriyor. O âsâr, mânâ-yı ubudiyetin esası olan 'kusurunu bilmek, fakr ve aczini anlamak, tezellül ile dergâh-ı İlâhiyeye iltica etmek' noktalarından geliyor ki, o şahsiyetle, kendimi herkesten ziyade bedbaht, âciz, fakir ve kusurlu görüyorum. Bütün dünya beni medh ü senâ etse beni inandıramaz ki ben iyiyim ve sahib-i kemâlim."

"Üçüncüsü: Hakikî şahsiyetim, yani Eski Said'in bozması bir şahsiyetim var ki, o da Eski Said'den irsiyet kalma bazı damarlardır. Bazan riyâya, hubb-u câha bir arzu bulunuyor. Hem, asil bir hanedandan olmadığımdan, hısset derecesinde bir iktisat ile düşkün ve pest ahlâklar görünüyor."

"Ey kardeşler! Sizi bütün bütün kaçırmamak için, bu şahsiyetimin gizli çok fenalıklarını ve sû-i hallerini söylemeyeceğim. İşte, kardeşlerim, ben müstaid ve makam sahibi olmadığım için, şu şahsiyetim, dellâllık ve ubudiyet vazifelerindeki ahlâktan ve âsârdan çok uzaktır."(2)

Hulusi Ağabey bu ifadeleri ile Üstad Hazretlerinin bu üç şahsiyetin küçük bir modelinin, kendinde de var olduğunu ifade ediyor. Teveccüh ve medar-ı fazilet ahvali birinci şahsiyete yüklüyor, yani kendi nefis ve benliğine bir pay çıkartmıyor. Kendini hizmet noktasından birinci şahsiyet, nefis ciheti ile de üçüncü şahsiyet olarak görüyor.

Dipnotlar:

(1) bk. Barla Lâhikası, (63. Mektup).
(2) bk. Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, İkinci Mebhas..

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.555
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

drerkan
Bazan verdiğiniz salâhiyetin manevî kuvvetiyle namınıza olarak bir harfin yerini değiştiriyor veya kaldırabiliyorum. İşte bendeki telâkki ve tesir bu mahiyettedir. HARF DEĞİŞTİRME NE DEMEKTİR?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
dr karaman
ben de merak ediyorum bu harf değiştirme meselesini...cevap verirseniz memnun olurum...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
m_konya

"Bazen verdiğiniz selâhiyetin manevî kuvvetiyle namınıza olarak bir harfin yerini değiştiriyor veya kaldırabiliyorum." bu cümleyi izah eder misiniz?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Hulusi ağabey “Bazen verdiğiniz selâhiyetin manevî kuvvetiyle namınıza olarak bir harfin yerini değiştiriyor veya kaldırabiliyorum.” ifadesi ile; o zaman elle çoğaltılan risalelerdeki bazı yazım ve imla hatalarını düzelttiğini ifade ediyor.

Hulusi ağabey Üstadımızın itimat edip birinci talebem dediği kimse olduğu için, onun bazı hataları düzeltmesinden doğal bir şey olamaz. Bu ifadelerde bu inceliğe işaret ediliyor. Kaldı ki Üstadımız bu salahiyeti Hulusi ağabeye verdiğini Risale-i Nurun bir çok yerinde ifade etmiştir...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...