"Cemm-i zıddeyn"in muhal olması ve zâtî olan bir şeyde mertebelerin olmaması hususunu biraz daha açabilir misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Mahiyetleri farklı iki şeyin mahiyetlerini muhafaza ettikleri aynı anda, zıtlarına değişmeleri mümkün değildir. Mesela, aynı anda vakit ya gecedir ya da gündüzdür. Belirli bir vakit için hem gece hem de gündüzdür denilemez. Aynı şekilde bir şey ya soğuktur ya da sıcaktır, yani o şey hem çok soğuk hem de çok sıcaktır denilemez.

Aynı şekilde insan bir şeyi ya ister veya istemez, istemekle istememek birlikte bulunmaz. Yani, “Ben bu şeyi hem istiyorum, hem istemiyorum.” denilmez.

Bu kaidenin konumuza tatbikine gelince:

Allah’ın bütün sıfatları gibi kudreti de zâtîdir. Yani kendi zâtındandır, başkası tarafından kendisine verilmiş değildir. "Bir sıfat zâtî olunca onun zıddı ona arız olamaz." kaidesine göre, Allah’ın kudretine acz giremez.

Bizim sıfatlarımız ve mahlukatın özellikleri zâtî değillerdir; kendilerine birer İlâhî ihsandırlar ve sonradan meydana gelmişlerdir. Dolayısıyla bunların zıtları onlara dahil olabiliyor. Meselâ, hayatımız zâtî olmadığı için ölüyoruz, sıhhatimiz zâtî olmadığı için hastalanıyoruz, gençliğimiz zâtî olmadığı için ihtiyarlıyoruz.

Eşyada da bunun bazı örnekleri vardır. Ampulün ışığı zâtından olmadığı için sönebiliyor, ama Güneş'in ışığı, ona göre, bir derece zâtî olduğu, başka bir mahluktan gelmediği için Güneş'te sönme olmuyor. Duvarımızın boyası ile altının rengi de buna örnek olabilir, birincisi zamanla kaybolur, ikincisi ise devam eder, baki kalır.

Allah’ın kudretine acz girmediği için, her şeyi aynı kolaylıkla yaratır. Yani onun kudretinde mertebeler yoktur; bir şey ona göre daha kolay, bir başka şey ise daha zor değildir. Bizim kudretimiz sonradan verildiği için sınırlıdır. Bu kudretin başı ve sonu vardır. Bir kiloyu kaldırdığımızda mevcut gücümüzden bir kiloluk kısım eksilmiş olur, yani o kudrete bir kiloluk acz girer. İki kiloyu kaldırdığımızda iki birim acz, otuz kiloyu kaldırdığımızda otuz birim acz girer. Bunlar insan kudretindeki mertebelerdir ve aczin girmesi nispetinde oluşmuşlardır. Onun içindir ki, beş kiloyu kaldırmakla on kiloyu kaldırmak arasında bizim için bir mertebe farkı vardır; ikinciyi daha zor kaldırırız.

Allah’ın zâtî ve sonsuz kudreti için birle bin, atomla Güneş, çiçekle cennet müsavidir. Hepsini aynı kolaylıkla yaratır. Bu ise o kudrette mertebelerin bulunmaması ile olmaktadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Dagmera

Yanan bir sobanın üstüne hiç su damlattınız mı? Çok sıcaksa ve hele üstü kor olmuş ise o su damlası zıp zıp zıplar. Adeta ateşten bir parça olarak, kaynar vaziyette sıçrayıp elinizi yakar. Su, ateşin zıddı olduğu halde, ateş çok güçlü olduğu zaman ona tesir edemez. İçine nüfuz edemez.

Misali büyütelim. Bir kova suyu güneşe dökebilir miydik? Mümkün değil. Binlerce kilometre ötede buhar olurdu, yaklaşamazdı bile.

Yine ışığın zıddı olan karanlık, güneşe nüfuz edemez, tesir gösteremez.

Demek ki bir kuvvet, mertebelerden arınıp sonsuza yaklaştıkça, onun zıddı ona müdahale edemiyor, tesir edemiyor.

"...bir şey zati olsa, onun zıddı o zata arız olamaz." Şualar

"...hayatı daimidir, ezeli ve ebedidir. mevt ve fena, adem ve zeval ona arız olamaz. çünkü hayat, ona zatidir. zati olan, zail olamaz. ... elbette adem ve fena hiçbir cihetle ona arız olamaz." Mektubat

------

Öyle kudret sahibidir ki, acizlik ona arız olamaz (yaklaşamaz).

Öyle zengin ve cömerttir ki fakirlik, cimrilik ona arız olamaz.

Öyle mevcud ve ebedidir ki adem (yokluk) ve fena (geçici olmak) ona arız olamaz, yaklaşamaz.

Öyle görür ki "görmemek" ona yaklaşamaz, yani hiç bir şey nazarından saklanamaz.

Öyle ilim sahibidir ki, "cahillik" ona yaklaşamaz. Kara gecede, kara taşın üstündeki, kara karıncayı bilir. İstediklerini de bilir. Bütün kalplerden geçenleri bildiği gibi.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...