"Kemaline nakîse ve ıtlakına kayıt konmak ve nihayetsizliğine nihayet vermek ve en kavî bir kudreti en zayıf bir acze sukut ettirmek ve nihayetsiz bir kudrete, nihayetsiz olduğu bir vakitte, bir mütenâhi ile nihayet vermek lâzım gelecek." izahı nasıldır?
Değerli Kardeşimiz;
"Semavat ve arzın hilkatı, bilbedahe gayet kemalde bir kudret-i mutlakayı ister. Belki, her bir zîhayatın acaip cihazatı dahi kemal-i mutlakta bir kudreti iktiza eder. Ve aczden münezzeh ve kayıttan müberrâ bir kudret-i mutlakadaki kemâl ise, elbette vahdeti istilzam eder. Yoksa, kemaline nakîse ve ıtlakına kayıt konmak ve nihayetsizliğine nihayet vermek ve en kavî bir kudreti en zayıf bir acze sukut ettirmek ve nihayetsiz bir kudrete, nihayetsiz olduğu bir vakitte, bir mütenâhi ile nihayet vermek lâzım gelecek."(1)
Mutlak kemalde eksiklik, noksanlık, kusur ve arıza olamaz. Zira kemalin mutlak olması buna müsaade etmez. Bir insanın hem çok cömert hem de çok cimri olması mümkün değildir. Bir insan ya cimridir ya da cömerttir, aynı anda iki zıddın beraber bulunması mümkün değildir.
Mademki Allah mutlak kudret sahibidir, öylesi acizlik ona asla yanaşamaz; zira "mutlak" ifadesi buna kat’iyyen müsaade etmez. Sonsuzun sonu olmaz, mutlak bir şeyin kaydı ve sınırı olmaz. ‘Olur’ dersek kendimiz ile tenakuza düşmüş, kendimizi nakzetmiş oluruz. Bir şeye "mutlak" deyip ardından "şu müstesna" dersek, mutlak hükmümüzü bozmuş oluruz. Bir insanın aynı anda hem şeker istiyorum hem de istemiyorum demesi nasıl saçma ve hurafe ise, “Allah’ın bütün sıfatları mutlak kemaldedir ve sonsuzdur” deyip sonra O’na -hâşâ- nâkıs ve eksik bir şey isnad etmek de o kadar saçma ve hurafe bir sözdür.
Bu yüzden, Allah’a ait mutlak kemaldeki her bir sıfat zıtlarını ebediyen kendinden tard eder, eksik ve noksan sıfatlar mutlak kemalde olan sıfatlara asla yanaşamazlar ve onlara arız olamazlar.
“Evet, bir hayat ki, vâcib bir vücut onun lâzımı ve ünvanıdır; elbette adem ve fenâ hiçbir cihetle ona ârız olamaz.” (20. Mektub)
“Vücud, varlık demektir, Vacibü’l-vücud, varlığı vacib olan mânasına gelir. Allah’ın varlığı vacibdir, yani varlığı zatındandır, kadim ve bakidir, olmaması muhaldır.”
Kudret bahsinde geçtiği gibi, “bir şey zatî olsa onun zıddı ona arız olamaz.” Zatî olan kudrete acz giremediği gibi, zatî olan varlığa da yokluk giremez. Yok olmak, ancak evveli olan, yaratılan ve belli bir süre ömür süren mahlûkat âlemi için söz konusu olabilir.
(1) bk. Şualar, İkinci Şua, İkinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü