"Cennet ve cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden bir dalın iki meyvesidir." Bu cümleyi nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
Bu cümlenin, alakalı risalenin devamının izahı olduğu gibi, Yirmi Dokuzuncu Söz'de de izahı vardır. Bu sözde geçen kısmı da buraya alıp izah etmeye çalışalım:
"Remizli Bir Nükte: Şu kâinata dikkat edilse görünüyor ki, içinde iki unsur var ki her tarafa uzanmış kök atmış: Hayır-şer, güzel-çirkin, nef’-zarar, kemal-noksan, ziya-zulmet, hidayet-dalalet, nur-nar, iman-küfür, taat-isyan, havf-muhabbet gibi asarlarıyla, meyveleriyle, şu kâinatta ezdad birbiriyle çarpışıyor, daima tagayyür ve tebeddülâta mazhar oluyor. Başka bir âlemin mahsulatının destgâhı hükmünde çarkları dönüyor. Elbette, o iki unsurun birbirine zıt olan dalları ve neticeleri ebede gidecek, temerküz edip birbirinden ayrılacak, o vakit cennet-cehennem suretinde tezahür edecektir."
"Madem âlem-i beka, şu âlem-i fenadan yapılacaktır. Elbette, anasır-ı esasiyesi bekaya ve ebede gidecektir. Evet, cennet-cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden dalının iki meyvesidir ve şu silsile-i kâinatın iki neticesidir ve şu seyl-i şuûnâtın iki mahzenidir ve ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudatın iki havuzudur ve lütuf ve kahrın iki tecelligâhıdır ki, dest-i kudret bir hareket-i şedîde ile kâinatı çalkaladığı vakit, o iki havuz münasip maddelerle dolacaktır."(1)
“Eğilerek giden” ifadesi, hilkat ağacının tümü için değil, onun “dalı” hakkında kullanılmıştır. Bu dalın iki meyvesi cennet ve cehennemdir. Dalın eğilmesi denilince hatırımıza meyvelerin çokluğu gelir. “Eğilmek” tabiri ağacın şekline uygun bir ifadedir. Malum, ağaç dimdik büyümez, eğri büğrü veya eğilerek büyür. Üstadımız da ağacın bu hususiyetine uygun olarak "eğilerek" ifadesini kullanıyor.
Silsile-i kâinat, bu varlık âleminin geçirdiği bütün safhaları hatırlatıyor. Ahir zamana girişimiz bin dört yüz seneyi geçtiğine göre, şimdi son devrenin sonlarında bulunuyoruz. Kıyametle başlayacak olan yeni bir devrenin sonunda kâinat ağacı cennet ve cehennem meyvelerini verecektir.
“Seyl-i şuûnatın iki mahzenidir,” ifadesi insanın ve insanlık âleminin sergilediği farklı halleri, davranışları, inançları, adalet ve zulümleri, tevazu ve kibirleri,..., hatırlatmakta ve bu şuûnatı hayatlarıyla sergileyen insanların varacakları iki farklı toplanma yerini haber vermektedir.
Bütün varlıklar, bilhassa insanlar zaman nehrinde ebediyete doğru durmadan akıyorlar. Bu akışta insanların bir kısmı lütfu, bir kısmı ise kahrı netice verecek bir hayat sergiliyorlar.
İşte bu zıtlar âleminde hayır ve şer cephelerinde yer alan bütün insanlar, dest-i kudretin “bir hareket-i şedide ile kâinatı çalkalaması" sonunda iki ayrı havuzda toplanacaklardır.
Hayır ile şer, güzel ile çirkin dünya ağacının iki dalı gibidir. Bu iki dalın birinin ucunda cennet, diğerinin ucunda ise cehennem ortaya çıkacaktır. Bütün hayırlar ve güzellikler cenneti, şerler, isyanlar ve çirkin işler de cehennemi netice verecektir.
1) bk. Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü