"Evet, cennet-cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden dalının iki meyvesidir ve şu silsile-i kâinatın iki neticesidir ve şu seyl-i şuunatın iki mahzenidir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, cennet-cehennem, şecere-i hilkatten ebed tarafına uzanıp eğilerek giden dalının iki meyvesidir ve şu silsile-i kâinatın iki neticesidir ve şu seyl-i şuunatın iki mahzenidir ve ebede karşı cereyan eden ve dalgalanan mevcudatın iki havzıdır ve lütuf ve kahrın iki tecelligâhıdır ki; dest-i kudret bir hareket-i şedide ile kâinatı çalkaladığı vakit, o iki havuz münasib maddelerle dolacaktır."(1)
“Eğilerek giden” ifadesi, hilkat ağacının tümü için değil onun “dalı” hakkında kullanılmıştır. Bu dalın iki meyvesi cennet ve cehennemdir. Dalın eğilmesi denilince hatırımıza meyvelerin çokluğu gelir.
Silsile-i kâinat, bu varlık âleminin geçirdiği bütün safhaları hatırlatıyor. Ahir zamana girişimiz bin dört yüz seneyi geçtiğine göre, şimdi son devrenin sonlarında bulunuyoruz. Kıyametle başlayacak olan yeni bir devrenin sonunda kâinat ağacı cennet ve cehennem meyvelerini verecektir.
“Seyl-i şuunatın iki mahzenidir,” ifadesi, insanın ve insanlık âleminin sergilediği farklı halleri, davranışları, inançları, adalet ve zulümleri, tevazu ve kibirleri,..., hatırlatmakta ve bu şuunatı hayatlarıyla sergileyen insanların varacakları iki farklı toplanma yerini haber vermektedir.
Bütün varlıklar, bilhassa insanlar zaman nehrinde ebediyete doğru durmadan akıyorlar. Bu akışta insanların bir kısmı lütfu, bir kısmı ise kahrı netice verecek bir hayat sergiliyorlar.
İşte bu zıtlar âleminde hayır ve şer cephelerinde yer alan bütün insanlar, dest-i kudretin “bir hareket-i şedide ile kâinatı çalkala”ması sonunda iki ayrı havuzda toplanacaklardır.
1) bk. Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksat.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü