"Cenneti ve dâr-ı saadeti ihbar ve ispat eden, yalnız bir izini sinemada gibi keşfen, bir gölgesini, bir tereşşuhunu göstermekle dâvâyı kazandığı halde..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Dünya bir imtihan salonu ve tecrübe yeri olduğundan, iyi ile kötü, hayır ile şer, güzel ile çirkin, nur ile karanlık beraber ve iç içe bulunuyor. Bu imtihan sona erince, imtihan salonu kapanınca mahşer günü hesap görülecek, iyilerle kötüler ve zıtlar birbirinden ayrılacak, herkes layık olduğu yere gidecektir.
İmtihan dünyasında; “hayır-şer, güzel-çirkin,…, iman-küfür, taat-isyan, ...” gibi zıtlar birbiriyle çarpışıyor. Zıtların birbirinden ayrılması, cennet ve cehennemin herbirinin kendine münasip maddelerle dolmasıdır. Hayır, güzel, nur, iyilikler lütfun tecellisi olan cennete; şer, çirkinlik, kötülük ve karanlıklar da kahrın tecellisi olan cehenneme dökülürler.
Cennet ile cehennem sabit ve daimî iki mahzen ve meskendir. Her ikisi de kendi bünyesine uygun olan şeyleri kabul ederler. Kötülük ve şer cennete, iyilik ve hayır da cehenneme uğramaz. Dünya hayatındaki şer ve çirkinliklere dikkat ile bakıldığı zaman, cehenneme uygun ve ona işaret ettiği anlaşılır. Aynı şekilde hayır ve güzelliklerden de cennetin mahiyeti anlaşılır.
Dünya âhiretin tarlası olduğu için, cennet nimetleri bu dünya tarlasının hayırlı meyveleri olarak tezahür edecekler, cehennem de küfür ve isyanın neticeleriyle dolacaktır. Yani, “iman bir manevî tûba-i cennet çekirdeği taşıdığı, küfür ise müthiş bir zakkum-u cehennem tohumu sakladığı” için bu iki manevî ağacın da meyveleri âhiret âleminde maddî olarak teşhir edilecektir.
Kâinatın şu çalkantılı ve kararsız halleri, bu dünyada hayır ile şerrin beraber bulunmasının sürekli olmayacağına işaret eder. Zira iki zıt daimî beraber bulunamazlar, elbette bir zaman sonra tefrik ve temyiz olunurlar. Kâinatın şu hali, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu ve cennet ve cehennemin ebedî ve daimî iki mahzen olduğunu kat’î bir şekilde izah ve ispat eder.
Dünyadaki bütün güzellikler cennetin numuneleri ve işaretçileri iken, bütün kötülük ve çirkinlikler de cehennemin numuneleri ve işaretçileridirler.
Ayrıca peygamberler hem mazhar oldukları vahiyler ile hem de kâinat kitabında ahirete işaret eden sayısız delilleri ders ve talim ettirmek ile o emare ve âsâra işaret etmişler ve ediyorlar. Ahireti ispat eden ayetlerin hepsi bu âsâr ve emarelerin şümulündedir. Âlim ve evliyalar ise, bu ayetleri rehber alarak kendi dönemindeki insanlara ders ve talimde bulunuyorlar. Mesela Risale- i Nurlar ve hususî olarak Haşir Risalesi buna güzel bir misaldir.
Mesela, bu dünyada mazlumlar hakkını ve âhını almadan, zalimler de ceza ve hesap görmeden eşit bir şekilde ölüp gitmeleri Allah’ın sonsuz adaletine yakışmaz. Allah’ın sonsuz Âdil ismi bu mazlumların ve zalimlerin hesap göreceği bir diyarı ister. İşte bu istemek, ahiret âleminin yaratılmasına bir muktazi ve bir emaredir. Daha bu isimler gibi Allah’ın binlerce ismi ahiret hayatının yaratılmasını ister ve iktiza eder ki, bunların hepsi birer âsar ve emaredir.
İkinci olarak, bütün peygamberlerin mu’cizeleri, bütün evliyaların keramet ve keşifleri, bütün salih insanların güzel ahlak ve itikadları bu âsar ve emarelere girer. Mesela Peygamber Efendimiz (asm) Mi’rac mu’cizesi ile o menzilleri gezip görmüş ve bize ihbar etmiştir. Bir evliya, keşfi ve manevî gözü ile kabrin arkasını seyredip, bir ittifak temin etmişler vs...
Cennet ve cehenneme işaret eden buna benzer çok iz, emare, tereşşuhat ve gölgeler mevcuttur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü