"Cüzi Fazilet" ile "Külli Fazilet" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Külli fazilet: Her sahada faziletli. Cüzi fazilet ise bir kaç sahada faziletli olan manasında kullanılmıştır.
Nitekim külli fazilet kavramı sahabeler için; cüz-i fazilet ise sonradan gelen zatlar için kullanılmıştır.
Mesela, keramet noktasında Abdülkadir Geylani Hazretleri bütün sahabelerden daha ileridedir. Ama umumi manada ise sahabeler daha ileridedirler. Keramet konusu tek başına cüz’i kabul edilmiştir. Ancak diğer sahalarda sahabeler önde oldukları için külli fazilette sahabeler daha önde kabul edilmiştir.
Evvelâ fazilet noktasından sıralama; hem Risale-i Nurlarda, hem de Ehl-i sünnet itikadında; başta peygamberler, sonra sahabeler, ondan sonra Mehdi (ra), ondan sonra dört mezhep imamı, ondan sonra da tarikat ve tasavvufun müçtehid derecesinde olan aktabları geliyor. Üstad'ın bu mesele hakkındaki ifadeleri şu şekildedir:
"ÜÇÜNCÜ SUALİNİZ: Başta müçtehidîn-i izam imamları mı efdal, yoksa hak tarikatlerin şahları, aktabları mı efdaldir?"
"Elcevab: Umum müçtehidîn değil; belki Ebu Hanife, Mâlik, Şâfiî, Ahmed ibni Hanbel şahların, aktabların fevkindedirler. Fakat hususî faziletlerde Şah-ı Geylânî gibi bazı harika kutuplar, bir cihette daha parlak makama sahiptirler. Fakat küllî fazilet imamlarındır. Hem tarikat şahlarının bir kısmı müçtehidlerdendir. Onun için, umum müçtehidîn, aktabdan daha efdaldir denilmez. Fakat Eimme-i Erbaa, Sahabeden ve Mehdîden sonra en efdallerdir, denilir."(1)
"Sual ediyorsunuz: Bazı rivayetlerde vardır ki, 'Bid'aların revacı hengâmında ehl-i iman ve takvâdan bir kısım suleha, Sahâbe derecesinde veya daha ziyade efdal olabilir.' diye rivayetler vardır. Bu rivayetler sahih midir? Sahih ise hakikatleri nedir?"
"Elcevap: Enbiyadan sonra nev-i beşerin en efdali Sahâbe olduğu, Ehl-i Sünnet ve Cemaatin icmâı bir hüccet-i katıadır ki, o rivayetlerin sahih kısmı fazilet-i cüz'îye hakkındadır. Çünkü cüz'î fazilette ve hususî bir kemalde, mercuh, râcihe tereccuh edebilir. Yoksa, Sûre-i Fethin âhirinde sitayişkârâne tavsifât-ı Rabbâniyeye mazhar ve Tevrat ve İncil ve Kur'ân'ın medih ve senâsına mazhar olan Sahâbelere, fazilet-i külliye nokta-i nazarında yetişilemez. Şu hakikatin pek çok esbab ve hikmetlerinden, şimdilik üç sebebi tazammun eden üç hikmeti beyan edeceğiz..."(2)
Üstad Hazretleri burada kat’î olarak sahabelere yetişilemeyeceğini ifade ediyor. Sonraki dönemlerde çıkacak olan bazı salih insanların ona yetişeceği hususu ise, şahıs olarak değil, fazilet noktasında olacaktır. Manevî makamı ne olursa olsun hiçbir müçtehid, aktab ve Mehdi sahabeye yetişemez. Bu bazı sıfat ve fazilet noktasında yetişmek mânasındadır. Mesela Üstad Hazretleri, talebelerinin çokluğu noktasında İbn-i Mesud'dan (ra) daha üstündür denilebilir; ama bu demek değildir ki Üstad İbn-i Mesud'dan (ra) daha efdal ve daha faziletli olsun. Üstad'ın “Çünkü cüz'î fazilette ve hususî bir kemalde, mercûh, râcihe tereccuh edebilir.” ifadeleri bu noktayı izah içindir. Yani cüz’î bir fazilet ya da kemalde, alttaki üsttekine üstün gelebilir, bu alt üst münasebetini bozmaz.
Ezcümle, Mehdi de dâhil, hiçbir şahıs sahabelere yetişemez. Belki hususî birkaç sıfatta üstün olabilir; ama asla umumiyet ve külliyet bakımından sahabelere yetişilmez.
Dipnotlar:
(1) bk. Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektup.
(2) bk. Sözleri, Yirmi Yedinci Söz'ün Zeyli.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar