"Daire-i İlim", "Daire-i Kudret", "Daire-i İtikad" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Bu varlık âlemi, güneşleri ve yıldızlarıyla, hayvanları ve insanlarıyla, cinleri ve melekleriyle henüz yaratılmamışken, bütün bunların mahiyetleri Allah’ın ezelî ilminde mevcuttu. İşte, daire-i ilim bu mahiyetler âlemidir. Bunlar, İlâhî kudretle varlık sahasına çıkarılırlar. İşte, varlık âleminde boy gösteren bütün bu hakikatler âlemine de daire-i kudret denilir.
Şu ifadelerde, “daire-i ilim ve kudrete” yeni bir mânâ verildiğini görüyoruz:
“Eşya zeval ve ademe gitmiyor, belki daire-i kudretten daire-i ilme geçiyor; âlem-i şehadetten, âlem-i gayba gidiyor; âlem-i tağayyür ve fenadan, âlem-i nura, bekaya müteveccih oluyor.” (Mektubat)
Buna göre, “daire-i ilim” gayb âlemi, “daire-i kudret” ise şehadet âlemidir.
Şu anda yağan yağmurlar, konuşan insanlar, ötüşen kuşlar,.., şehadet âlemindedirler ve daire-i kudrettedirler. İlâhî kudretle var olmuşlar ve vazifelerini ifa etmektedirler. Kudret dairesindeki bu eşya, vazifelerini tamamlayarak dünyadan göç ettiklerinde yine gayb âlemine göçmüş olacaklardır.
Sebepler dünyasında yaşayan kişiler olarak, neticeleriı elde etmek için bu sebeplere müracaat etmemiz gerekir. Meselâ, bir hasta doktora gider ve onun verdiği ilaçları kullanır. Ama iyileştiğinde “doktor beni iyileştirdi” veya “ilaçlar beni iyileştirdi” demez veya dememesi gerekir. Zira o sebepleri yaratan ve onların eliyle şifayı ihsan eden Allah’tır.
Mevlana şöyle der: “Kur’ân, lisan-ı peygamberîden sudur etmiştir, ama her kim ‘onu Hak söylemedi,’ derse kâfir olur.”
Ağaçların dallarıyla insanlara meyve gönderen İlahî rahmet, Resulullah’ın (asm.) diliyle de Kur’an’ı göndermiştir. Dallar meyveleri kendileri vermediği gibi, Hz. Peygamberin dili de Kur’ân’ın gerçek membaı değildir. Hem meyve, hem de Kur’ân İlahî cânipten gönderilmiştir.
Her mümin yakinen bilir ve itikad eder ki, “sebepler birer perdedirler, iş gören kudret-i Samedaniyetir.”
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü