"Daire-i imkânda ne kadar eşya var; o eşyaya gayet kolay vücut giydirebilir." İzah eder misiniz? Daire-i imkân ne manaya gelmektedir? Eşyaya vücut giydirmek ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Allah’ın varlığı vaciptir, yani varlığı zatındandır, ezelî ve ebedîdir, olmaması muhaldir. Masivanın yani Allah’tan gayri her şeyin ise varlıkları mümkündür, Allah’ın icadı iledir. Onun dilemesiyle var oldukları gibi, o dilediğinde de yok olurlar. Bunların tamamı hadistir (sonradan var olmuşlardır) ve fânidir.

Varlığı vacip olan Allah, bu mümkinat âleminde son derece kolay tasarruf eder. Olmasını diledikleri onun mutlak iradesiyle ve sonsuz kudretiyle hemen var olurlar.

Eşya, farklı cihetleri sebebiyle ayrı isimlerle yâd edilirler. Mesela, Hâlık ismine ayna olmaları cihetiyle mahlukat ismini alır. Allah’ın icat etmesi cihetiyle mevcudat olarak adlandırılırlar. Keza, olup olmamalarının müsavi olması cihetiyle de mümkinat olarak tesmiye edilirler.

“Mümkin”, olup olmaması müsavi olan demektir. İnsan bir cümleyi yazmayı zihninde kurduğunda o cümle bir bakıma yokluktan kurtulmuştur, ama henüz yazı değildir. Bu cümleyi yazıp yazmamak insanın iradesine tabidir; onu yoklukta da bırakabilir, varlığa da çıkarabilir. İşte bu cümlenin varlığı daire-i imkândadır.

Yazıldıktan sonra da cümlenin “mümkün olma” vasfı devam eder. Az önce yazılıp yazılmaması eşitti; yazılması yazılmamasına tercih edildi, o da vücut buldu. Şimdi de yine imkân dairesindedir, silinebilir de varlığı devam da edebilir.

İnsanın mahiyeti “sıfat ve şuûn-u İlahiyenin bir mikyası” olduğu cihetle bu konuda kendi âlemimizden bir misal verebiliriz:

Zihnimizde kurduğumuz bir cümleyi yazabiliriz de yazmayabiliriz de her ikisi de mümkündür. Yazmaya karar verdiğimizde o şey varlık sahasına çıkar. O yazıyı silmeye karar verdiğimizde ise ortadan kaybolur.

“Daire-i imkânda ne kadar eşya var” ifadesindeki, “var” kelimesi, eşyanın ilm-i İlahideki varlıklarını ifade eder. Üstad Hazretlerinin, “İnsan şuûn-u İlahinin bir mikyasıdır” cümlesinden hareketle şöyle düşünebiliriz:

Birisi bize, “Dağ yazmak mı daha kolaydır, taş yazmak mı?” yahut “Güneş yazmak mı daha rahattır, lamba yazmak mı?” diye sorsa, bu suali saçma bulur ve sual sahibine deriz ki: “Güneş lambadan büyüktür, ama benim ilmime göre değil; ben ikisini de aynı kolaylıkla bilirim. Ben “iki kere ikinin dört olduğunu” da “dokuz kere dokuzun seksen bir olduğunu” da aynı kolaylıkla bilirim. Seksen bir, dörtten büyük olmakla benim ilmimde daha fazla yer tutacak ve beni güçlüğe düşürecek değildir.

Eşyanın büyüklükleri, küçüklükleri, az ve çok oluşları birbirlerine göredir ve kendi aralarında geçerlidir. İlahi sonsuz ilim azla çoğu, büyükle küçüğü bir bildiği gibi, sonsuz olan ilahi kudret de bunları aynı kolaylıkla yazar ve vücuda getirir. Sonsuz kudret yanında azla çoğun, büyükle küçüğün farkı olmaz. Biz, “koca sema” derken, kendi cismimizi esas alırız. Allah’ın kudreti nazarında ne sema büyüktür ne atom küçük. İkisini de aynı kolaylıkla yazar ve siler.

Ezelden ebede kadar, olmuş ve olacak her şey Allah’ın ilmindedir. Hepsinin yaratılmaları mümkün olduğu gibi, yaratılmamaları da mümkündür. İşte daire-i imkândaki bu mahiyetlerden hangisinin yaratılması irade edilirse, o hemen vücud sahasına çıkarılır.

Allah’ın ilmi sonsuz, kudreti nihayetsiz ve iradesi mutlak olduğu için her iş nihayet derecede kolay tahakkuk eder.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 6.132
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...