"Ehl-i dalâlet, Risale-i Nur’un elmas kılıçlarına mukabele edemedikleri için, şakirtleri içinde, derd-i maişet cihetinden ve bahar mevsimi gafletinden istifade ederek,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ehl-i dalâlet, Risale-i Nur'un elmas kılıçlarına mukabele edemedikleri için, şakirtleri içinde, derd-i maişet cihetinden ve bahar mevsimi gafletinden istifade ederek, meşrepler veya hissiyatları muhalefetinden zayıf damarları bulup, şakirtleri içindeki tesanüdü sarsmak istediklerini hissettim ve anladım. Sakın, çok dikkat ediniz, içinize bir mübayenet düşmesin. İnsan hatâdan hâli olamaz; fakat tövbe kapısı açıktır."(1)
Ehl-i dalalet, derd-i maişeti ya da bahar mevsiminden gelen rehaveti tertip ediyor değiller; böyle bir şeye zaten güçleri yetmez. Bunlar sadece bu sebeplerden istifade ediyorlar. Yani maişet ve rehavet ile sersemleşmiş birisini iman hizmetinden alıkoymak ya da aklını çelmek daha kolaydır. Ehl-i dalalet, bu menfi zeminden istifade ediyor. Zira ehl-i dalaletin vazifesi ehl-i imanı yoldan çıkarmaktır. Bu kâinatın değişmez bir kanunudur.
Meselâ; bir boksör rakibinde zafiyet meydana getiremez, öyle bir teşebbüste bulunsa kalksa müsabakalardan men edilir. Ama rakibinin var olan za’fiyetinden istifade eder. Onu za’fiyetten yakalayıp mağlup etmek ister bu da hakkıdır. O zaman rakibe za’fiyet vermemek gerekir. Ehl-i iman, ehl-i dalalete karşı mukavim ve metin olmalı; onlara zayıf damarlarını ve za’fiyet noktalarını kullandırtmamalıdır.
(1) bk. Kastamonu Lâhikası, 149. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü