"Dini dünyadan tefrik ile dinde ikraha ve icbara ve mücahede-i diniyeye ve din için silâhla cihada muarız olan ... Hükûmet lâik cumhuriyete döner..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, evvelâ başta لاٰ اِكْرَاهَ فِى الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ cümlesi, makam-ı cifrî ve ebcedî ile bin üç yüz elli (1350) tarihine parmak basar ve mânâ-yı işârî ile der: Gerçi o tarihte, dini, dünyadan tefrik ile dinde ikraha ve icbara ve mücahede-i diniyeye ve din için silâhla cihada muarız olan hürriyet-i vicdan, hükümetlerde bir kanun-u esasî, bir düstur-u siyasî oluyor ve hükümet, lâik cumhuriyete döner. Fakat ona mukàbil mânevî bir cihad-ı dinî, iman-ı tahkikî kılıcıyla olacak. Çünkü, dindeki rüşd-ü irşad ve hak ve hakikati gözlere gösterecek derecede kuvvetli burhanları izhar edip tebyin ve tebeyyün eden bir nur Kur’ân’dan çıkacak diye haber verip bir lem’a-i i’caz gösterir."(1)
Fen ve felsefenin hükmettiği, materyalist düşüncenin hâkim olduğu, ikna ve ilmin öne çıktığı bu asırda, dinî mücadele artık maddî mücadele şeklinde değil, manevî cihad şeklinde olacaktır.
Herkesin ilme, fenne ve diyaloğa yöneldiği bir zaman diliminde, eski dönemlerde olduğu gibi kılıç, silah ve kaba kuvvetle dine hizmet etmek artık çok zor bir hâl almıştır. Dolayısı ile dine hizmet etmek maddî cihaddan ziyade, manevî cihadla mümkün hale gelmiştir.
Ayrıca siyasî şartlar açısından maddî cihad yapacak bir İslam ordusu da bulunmuyor. Çünkü bu zamanda devletler ve siyasî yapılar laiklik ve seküler cereyanların tesiri ile dini vicdana hapsedip, kamuya sokmuyorlar. Dolayısı ile İslam ülkelerinin orduları cihad yapacak bir siyasî irade ile yönetilmiyorlar.
Akla, mantığa, akıl ve kalplere hitap eden Risale-i Nur, bu devirde manevî cihadın en büyük ve en güzel bir temsilcisi ve misalidir. “Çünkü dindeki rüşd-ü irşad ve hak ve hakikati gözlere gösterecek derecede kuvvetli burhanları izhar edip tebyin ve tebeyyün eden bir nur Kur’ân’dan çıkacak diye haber verip bir lem’a-i i’caz gösterir.” Bu cümle de bu inceliğe işaret etmektedir.
Şu da yanlış anlaşılmamalıdır: Maddî cihad bütünü ile rafa kalkmış da değildir, sadece ikinci plana düşmüş ve eski gücünü kaybetmiştir. Yoksa İslam ülkeleri zamanın şartlarına uygun olarak maddî olarak her sahada güçlü olmak mecburiyetindedir. Çünkü insanlık var oldukça, maddî cihad da devam edecektir.
(1) bk. Şualar, On Birinci Şua, On Birinci Meselenin Haşiyesinin Bir Lahikası.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
1350 tarihi hükümetin laik cumhuriyete dönmesine tevafuk ediyor mu?