"Eğer nihayetsiz mucizeleri ve hünerleri olan gizli bir zatın kalemi işlemezse, bu nakışları sair şuursuz sebeplere, kör tesadüfe, sağır tabiata verilse, o vakit, ya bu memleketin her bir taşı, her bir otu öyle muciznümâ nakkaş,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Güneş bütün parlak ve şeffaf şeyler üstünde tecelli eder, ışığı ve ısısı yansır. Bu da o ışığın ve ısının bir Güneş'ten geldiğinin delilidir. Şayet o parlak şeyler üstünde tezahür eden ışığın Güneş'ten geldiğini kabul etmezsek, o zaman o şeylerin içinde hakiki ve bizzat küçük bir güneşçiğin olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu da bir güneşe bedel, milyonlarca güneşi kabul etmemiz manasına gelir ki, bu da safsatadır.
Güneş'in yedi rengi, ısısı ve ışığı aynalarda veya şeffaf şeylerde nasıl tecelli ediyorsa, Cenab-ı Hakk’ın da isim ve sıfatları mahlukatta tecelli etmektedir.
Her varlık, Üstadımızın ifadesiyle bir kelime-i kudrettir. Bir harf kaitpsiz olamazken bu sonsuz kudret kelimeleri nasıl halıksız, sanisiz olabilir? Bu hakikati kabul etmeyen insan varlık alemindeki bu mucize sanatları, bu ilahi ikramları, bu ince hikmetleri kör tesadüfe veya sağır tabiata vermeye mecbur kalacak, aklını böylece uyutacaktır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü