"Hem şirketi kabul etmeyen vücub hakkında, gayr-ı mütenahi şeriklerin farzı lâzımdır." cümlesini izah eder misiniz, vacib iştiraki neden kabul etmez?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"... Her bir zerrede, Vâcibü'l-Vücudun sıfatlarını farz etmek lâzım geliyor. Çünkü, nakıştaki kemal, san'attaki hüsün, o sıfatları ister. Hem şirketi kabul etmeyen vücub hakkında, gayr-ı mütenahi şeriklerin farzı lâzımdır. Hem her bir zerrenin, bütün zerrelere hem hâkim-i mutlak, hem mahkûm-u mutlak olması lâzım geliyor. Çünkü, nizam ve intizam öyle ister. Hem her bir zerrede, ihatalı bir şuur, tam bir ilim lâzımdır. Çünkü, zerreler arasında tesanüd ve muvazene vardır. Bu tesanüd ve muvazene ise ilimle olur."(1)

Allah Vâcibü'l-Vücud’dur. Yani varlığı zatındandır, ezelî ve ebedîdir, bütün sıfatları sonsuz ve mutlaktır. İştirak ancak mahlukat için, yani varlığı mümkin olanlar için söz konusudur. Allah’ın ne zatında, ne sıfatlarında şeriki olmadığından O’nun vacib olan varlığı şirketi kabul etmez.

Sorunun devamında geçen “gayr-ı mütenahi şeriklerin farzı” meselesi:

Güneş bütün parlak ve şeffaf şeylerde tecelli eder, ışığı ve ısısı onların üstünde de yansır. Bütün ışıkların tek bir Güneş’ten geldiği kabul edilmediği takdirde, aynalar ve şeffaf şeyler adedince hakiki güneşleri kabul etmek lazım gelir ki, bu da en büyük bir akılsızlıktır.

İşte kâinat ve içindeki her şey birer aynadır. Bunlar üzerinde görünen sayısız hikmet, güzellik ve nakışlar ise Allah’ın isim ve sıfatlarının birer tecellisidir. Tek bir ilahın varlığını kabul etmeyen kişi, eşya ve zerreler adedince ilahları kabul etmek zorunda kalır. Bir zerreyi yaratmak için kâinata hükmedecek nihayetsiz bir ilim, mutlak irade ve sonsuz kudret lazımdır.

Bir harfin kâtipsiz olması mümkün değilken, bir kitabı tesadüfe, kaleme ve mürekkebe havale etmek mümkün mü? Bir tek Allah’ı kabul etmeyen sebepler sayısınca ilahları kabul etmek mecburiyetindedir. Zira Allah her şeyi harika, mükemmel, san’atlı ve nakışlı olarak yaratmış. Bu mükemmel san’atları ve eşsiz nakışları şuuru ve ilmi olmayan sebeplere, kör, dilsiz ve sağır tabiata ve tesadüfe vermek yahut kendi kendilerine rastgele olduğunu iddia etmek vehimden başa bir şey değildir.

“Bir köyün muhtarsız, bir iğnenin ustasız ve bir harfin kâtipsiz” olamayacağını bilen bir insan, her neye bakarsa baksın, onun arkasında Rabbinin sonsuz fiillerini ve nihayetsiz tasarrufunu idrak eder. Bu kadar san’atlı ve hikmetli eserlerin; “şuursuz sebeplerin, kör tesadüfün, sağır tabiatın” işi olamayacağını anlar. Kâinattaki bedi’ ve garip eserleri ibretle okur, her varlık üstünde Cenab-ı Hakk’ın silinmez ve taklit edilmez mührünü okur.

(1) bk. Mesnevî-i Nuriye, Katre.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.685
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Sorularlaİçtihad
Benim sorduğum hem Allah'ın hem de -haşa- maddenin özünün ezeli olması, ve maddedeki değişimin kışırında, kabuğunda yani suretinde olması anlamında
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...