"Ehl-i şuhudun hüsn-ü cemali o derece fazlalaşır ki, döndükleri vakit, saraylarındaki aileleri çok dikkatle, zorla onları tanıyabilirler." Buradaki "şuhud ehli" ve "saraylarındaki aileleri"ni açıklar mısınız? Ayrıca rüyet nasıl gerçekleşecek?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"DOKUZUNCU İŞARET: İman ve muhabbetullahın neticesi, ehl-i keşif ve tahkikin ittifakıyla, dünyanın bin sene hayat-ı mesudanesi bir saatine değmeyen cennet hayatı ve cennet hayatının dahi bin senesi bir saat müşahedesine değmeyen bir kudsî, münezzeh cemal ve kemal sahibi olan Zat-ı Zülcelalin müşahedesi, rüyetidir ki,(HAŞİYE) hadis-i kati ile ve Kur’ân’ın nassıyla sabittir."

"HAŞİYE: Hadisin nassıyla, o şuhud, bütün lezâiz-i cennetin o derece fevkindedir ki, onları unutturur. Ve şuhuddan sonra ehl-i şuhudun hüsn-ü cemâli o derece fazlalaşır ki, döndükleri vakit, saraylarındaki aileleri çok dikkatle, zorla onları tanıyabilirler, [el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb, 4:556] hadiste vârid olmuştur." (Sözler, Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf.)

Ehl-i Şuhud: Dünya imtihanından geçip cenneti kazanan kadın veya erkek bütün müminlerdir.

Rüyetullah, yani Allah’ın sonsuz cemalini müşahede etmek, bütün müminlerin cennette mazhar olacağı en büyük ve en azam nimettir.

Bu dünyada rüyeti anlamamız mümkün değildir. Zira o büyük lütuf beka âlemi olan cennette vuku bulacaktır. Bu fena âleminde o beka âleminin hiçbir hadisesi anlaşılmaz. Sadece bir misal verelim:

Üstadımızın beyan ettiği gibi; "Sen bir ağaca desen, 'Filan meyveyi bana getir.', getirir." (bk. Sözler, Yirmi Sekizinci Söz). O âlemin ağacını bile bu âlemin ağaçlarını ölçü alarak anlayamayız. Ağaçları bu kadar üstün bir yaratılışa sahip olan o saadet yurdunda elbette ehl-i cennet de neş’e-i uhra ile hayal edemeyeceğimiz kadar terakki etmiş olacaklardır. Diğer taraftan, o âlemde bütün müminlerin ruhları bedenlerine galip gelecektir. Rüyetullaha ruhları bedenlerine galip olan bu bahtiyar müminler mazhar olacaktır.

Yine rüyetten sonra mekânlarına döndüklerinde “ailelerinin onları tanımaması” ifade ediyor ki, bu mucize cennette herkesin nazarı altında değil, hususi bir mekânda veya makamda gerçekleşecektir. Biz cenneti dahi hayal edemezken o makamı hiç hayal edemeyiz. Yine, bu tanımama hadisesi ifade ediyor ki, rüyet hadisesinde ruhlar, sıfat ve esma nurlarına gark olacaklar, bir nevi istiğrak haline girerek kendilerinden geçecekler ve o azami tecelliler onları âdeta tanınmaz hale getirecektir.

Saraydaki ailelerden maksat ise, huriler olabileceği gibi, sarayın hizmetkârları da olabilir.

Eğer saraydaki ailelerden maksat dünyadan gelen eşler ise, bu durumda kadınların rüyete mazhar olmayacakları manasına gelmez, aksine rüyete ayrı ayrı mazhar oldukları, o makamda birlikte bulunmadıkları demek olur.

Zira, bütün sahabeler ve onlardan sonra gelen Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsi “her müminin ahirette Allah’ı görecekleri” hususunda ittifak etmişlerdir. (bk. Bakıllanî, el-İnsaf, Rüyet bölümü)

Bir hadis-i şerifte ahirete ve cennete gitmek, ana rahminden dünyaya gelmeye benzetiliyor. Ana rahmindeki bir çocuğu bir an için şuurlu farz edelim ve ona dünyayı soralım, o dar ve karanlık menzilin ölçüleriyle dünya hakkında hiçbir şey söyleyemeyecek, biz de ona dünyayı ancak Resulullah Efendimizin (asm.) cenneti tarif etmesi gibi tarif edeceğiz; “ne gözün görmüş, ne kulağın işitmiş, ne de senin kalbine gelmiş bir âlem değil” (bk. Buhari, Bed'ü'l-Halk 8; Müslim, Cennet 2; ayrıca bk. İhya, 4/542) diyeceğiz.

Ana rahminde bin sene rahat yaşamak, dünyanın bir saatine mukabil gelmez. Aynı mana, cennet ile rüyet hakkında da geçerlidir.

"Hadisin nassıyla, o şuhud, bütün lezâiz-i cennetin o derece fevkindedir ki, onları unutturur."

Ancak cennette anlaşılabilecek bu ulvi hakikate bir Nur dersinde verilen şöyle bir misalle uzaktan bakabiliriz:

Bir insanın Güneş'e doğru yol aldığını ama bedeninin Güneş'in hararetiyle yanıp mahvolmadığını farz edelim. Bu adam, yerde iken Güneşi gördüğü gibi, Ay'ı, yıldızları ve dünyanın dağlarını ovalarını da görür. Güneş'e yaklaştıkça nazarı onunla daha fazla meşgul olur, sair eşya ikinci, üçüncü derecede kalır.

Güneş'e çokça yaklaştığında ve onun ışığı her tarafını kapladığında artık Güneş'ten başka bir şey göremez olur.

İşte rüyet hadisesi böyle bir nevi istiğrak halinde vuku bulacak ve cennet ehline cenneti unutturacaktır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 6.873
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ömer faruk SK

Selamun aleyküm hocam üstadın haşiyede verdiği hadisin tam metnini aktarabilir misiniz? Sanırım üstad direk metin olarak değil de bilmana aktarmış.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Üstadımız bazen birkaç hadisin verdiği manayı kendisine has bir üslupla "Hadisin ifadesiyle", "hadisin nassıyla" gibi ifadelerle ortaya koyar. Bu hadis de [el-Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, 4:556] eserinde geçmektedir.

Resim:
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ömer faruk SK

Allah razı olsun hocam son olarak da rica etsem attığınız kısmın mümkünse mealini de verebilir misiniz? malesef arapçam yok.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale
Yukardaki linkte bunun genişçe izahı verilmiş ve yapılmıştır. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...